eqr8. Namazda okunacak dualar; tekbir getirip namaza başlamaktan kade-i ahireden sonra selam verişe kadar geçen süre boyunca okunan dua ve surelerin tümüdür. Aslında dua ve sure kavramları birbirinden farklıdır. Fakat burada gereksiz bilgi karmaşası yaşanmaması açısından namazda tüm okunanlar; namazda okunacak dualar kategorisinde okunacak dualar nelerdir?Bilindiği gibi namaz; şartları yerine getirilmiş olmak kaydıyla niyet ettikten sonra "Allah-ü ekber" diyereke ve al baş parmakları kulak memesine değdirilere tekbir getirilmesi suretiyle başlar. Sonrasında ise gereken yerlerde gerekli dualar okunur. Tekbirden sonraki kıyam ve kıraat aşamalarında okunacaklar; namazda okunacak dualar arasında en önemlidir. Bu aşamada sırasıyla Subhaneke, Fatiha ve bir adet Kur'an suresi duası Subhaneke allahümme ve bihamdik ve tebarekesmük ve teala ceddük ve lailahe suresi Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Errahmanirrahim. Maliki yevmiddin. İyyake neabudu ve iyaake nestain. İhdines sıratal mustakim. Sıratallezine enamte aleyhim. Ğayril mağdubi aleyhim Fatiha'dan sonra okunacak sure ise Kur'an'dan olmak kaydıyla tamamen serbesttir. Genelde son kısımdaki kısa sureler okunur ve rükuya gidilir. Rüku sırasında 3-5 veya 7 kez "Subhane raabbiyel azim" demek de namazda okunacak dualar arasında kabul edilebilir. Sonrasında "Semi allahü limen hamideh" diyerek geri doğrulunur ve "Allahü ekber" diyerek secdeye gidilir. İki secdenin her birinde 3-5 veya 7 kez "Subhane rabbiyel ala" demek de namazda okunacak dualar arasındadır. Bir sonraki rekat da subhaneke duası hariç tıpa tıp aynıdır. Fakat secdelerin sonunda geri kalkılmaz ve oturularak Tahiyyat duası duası Ettehiyyatü lillahi vessalavatü ve tayyibat. Esselamu aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berakatuh. Esselamu aleyna ve ala ibadillahissalihin. Eşehedü en la ilahe illallah ve eşhedi enne Muhammeden abduhu ve Eğer kılınan namaz dört rekat ise "Allahü ekber diyerek tekrar kıraate gidilir ve son oturuşa kadar aynı dualar tekrar edilir. Tek fark olarak; bu kez Fatiha'dan sonra okunacak sureler de namazda okunacak dualar arasında değildir. Dördüncü rekattan sonra son oturuşa gidildiğinde ise Tahiyyat, Salli ve Barik, Rabbena duaları okunur. Tahiyyat duası yukarıda yazılmıştı. Diğerleri iseSalli duası Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed. Kema saleyte ala ibrahime ve ala ali ibrahim. İnneke hamidun mecid. Barik duası Allahümme barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammed. Kema barekte ala ibrahime ve ala ali ibrahim. İnneke hamidun atina duası Rabbena atine fiddünya haseneten ve bil ahirati haseneten ve gına azabennar. Bi rahmetike firli duası Rabbena firli ve livalideyye ve lilmü'minine yevme yegumülhisab. Bi rahmetike Eğer kılınan namaz 2 rekat ise yukarıdaki dualar da ilk oturuş da okunur ve "Esselamu aleyküm ve rahmetullah" diyerek sağ omuz ve sol omuza dönerek selam gibi namazda okunacak dualar o kadar uzun veya zor dualar değildir. Hatta kıyam ve kıraat aşamasında okunanların çoğu bizzat Kur'an'dan sureler oldukları için; okumak konusunda da daha fazla aşinalık olacaktır. Fakat bilindiği gibi Arapça ve Türkçe arasında bazı telaffuz farklılıkları olmaktadır ve Arapça'daki her sesi Türk alfabesiyle telaffuz etmek bazen mümkün olmamaktadır. Çünkü Türk dilinde aynı seslere ihtiyaç yoktur. Bu yüzden; namazda okunacak dualar dikkatli bir şekilde ezberlenmek isteniyorsa; Kur'an okunmasının öğrenilmesinde ve namazda okunacak duaları gerçek anlamıyla bilen birinin huzurunda ders alınarak ezberlenmesinde fayda vardır. Namazda Okunacak Dualar ile ilgili bu madde bir taslaktır. Madde içeriğini geliştirerek Herkese açık dizin kaynağımıza katkıda bulunabilirsiniz. Bil ki, iki rekâttan ibaret namazlarda -sabah ve nafile namazları gibi-yalnız ve teşehhüd tahiyyata oturuş vardır. Eğer namaz iki veya üç rekâth olursa, bunlarda iki teşehhüd vardır ki, bunlara birinci ve ikinci teşehhüd edinilir. Mesbûk olan namazın bazı rekâtında imama yetişemeyen kimse için üç teşehhüd mümkün olduğu gibi, akşam namazında da ona dört teşehhüd gerekebilir. Meselâ İmama, akşam namazının ikinci rekâ-tının rükû'undan sonra yetişen bir mesbûk, ikinci rekâtın teşehhüdünde imama uyar, ondan sonraki ikinciye de uyar, böylece imamla iki teşehhüd yapmış olur. İkinci rekâtın rükû'una yetişmediğinden, iki rekât kazaya bırakmış ve imamla yalnız bir rekât kılmış olur. İmam selâm yerdikten sonra kılamadığı iki rekâtı yerine getirmek için kalkar; bir rekât kıldıktan sonra teşehhüde oturur; çünkü onun ikinci rekâtı oluyor. Sonra üçüncü rekâtı kılar ve arkasında oturur, teşehhüd yapar. Böylece te-şehhüdleri dört adet olur. Bir kimse dört rekâttan fazla, yüz rekât gibi nafile namaz kılmaya niyet etmiş olursa, muhtar olan iki teşehhüdden fazla yapmamaktır. Niyet ettiği miktar namazdan iki rekât kıldıktan sonra teşehhüde oturur. Sonra iki rekât daha kılarak ikinci teşehhüde oturur ve selâm verir. Alimlerimizden bir cemaat demiştir ki, iki teşehhüdden fazla yapmak caiz olmaz ve iki teşehhüd arasında da iki rekâttan ziyade yapılmaz. Ancak iki teşehhüd arasında akşam namazında olduğu gibi bir rekât olur. İki teşehhüde ilave yapılsa, yahut, iki teşehhüt arasında iki rekâttan çok yapsa, namazı batıl olur. Diğer bazı alimler de demişlerdir ki, her rekâtta teşehhüd yapmak caizdir; fakat doğru olan, her iki rekâtta bir teşehhüd yapmaktır, her bir rekâtta değil... En doğrusunu Allah bilir. Bil ki, son ikinci teşehhüd, Şafi'î, Hanbelî ve pek çok alimlere göre vacibdir. İmam Malik ve Ebû Hanife'ye göre sünnettir. Burada ya musannif yanılmıştır, yahud matbaa hatası olmuştur. Çünkü son oturuş, Hanefî mezhebinde farzdır, sünnet olduğuna kail bir imama metinlerde rastlanmamaktadır. Ancak birinci oturuş teşehhüd vacib ise de, İmam Ta-havî ve İmam Kerhî, bunun sünnet olduğunu söylemektedirler. Hanefî alimlerinin bu birinci oturuşta ihtilâfları vardır. Birinci teşehhüd ise, Şafiî, Malikî, Hanefî beyan edilen ihtilâfla ve çoklarına göre sünnettir. İmam Ahmed'e göre de vacibdir. Şafi'i mezhebine göre, bir kimse bu teşehhüdü terk ederse, namazı sahîh olur; ancak ister kasden ve ister yanılarak terk etmiş olsun, yanılma secdesi yapar. En doğrusun Allah bilir. Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'den Sabit Olan Teşehhüd Duaları Şu Üçüdür 148- Birincisi, İbni Mes'ud'un Radıyallahu Anh, Resûlüllah Sallal-Iahu Aleyhi ve Sellem'den yaptığı rivayettir "Ettehiyyâtü lillâhi, vesselâvâtü vettayyibâtü, esseîâmü ahyke eyyü-hennebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esseîâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâîihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne muhamme-den abdühû ve resüiühu" Gerçek mülk ve azamet Allah'a mahsustur, bütün ibâdetler ve tertemiz zikirlerle ameller de... Allah'ın selâmeti, Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, ey Peygamber!... Allah'ın selâmeti bizim üzerimize ve Allah'ın salih kulları üzerine olsun... Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına sahicilik ederim ve yine şahidlik ederim ki, Muhammed, Allah'ın kuludur ve onun Resulüdür"[1] 149- İkincisi, İbni Abbas'ın Radıyallahu Anhüma Resûlüllah Sallal-lahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğidir "Ettehiyyâtü'I-mübârekâtü, esselavâtü't-tayyibâtü lillâhi. Esseîâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esseîâmü aleyna ve alâ ibâdillâhissâlihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne mu~ hammeden resûlüllah" Mübarek olan ulu sıfatlar, bütün ibâdetler ve tertemiz zikirlerle ameller Allah'a mahsustur. Allah'ın selâmeti, Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, ey peygamber!... Allah'ın selâmeti, bizim üzerimize ve Allah'ın salih kullan üzerine olsun... Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına şahidlik ederim ve yine şahidlik ederim ki, Muhammed Allah'ın Resûlüdür"[2] 150- Üçüncüsü, Ebû Musa El-Eş'ârî'nin Radıyallahu Anh, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayetidir. "Ettehiyyâtü't-tayyibâtü's-salavâtü lillâhi. Esseîâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esseîâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâîihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve enne muhammeden abdühû ve resûlühü" Bütün kemal sıfatları, bütün ibâdet ve tertemiz zikirlerle ameller Allah'a mahsustur. Allah'ın selâmeti, Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, ey Peygamber!... Bizim de üzerimize ve Allah'ın salih kullarının üzerine de selâm olsun. Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına ve Muhammed O'nun kulu ve Resulü olduğuna şahidlik ederim"[3] 151- Kasım'dan güzel bir isnadla rivayet edildiğine göre denmiştir ki, Aişe Radıyallahu Anha bana öğreterek, bu Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Teşehhüdüdür dedi "Ettehiyyâtü lillâhi vesselavâtü vettayyibâtü. Esselâmü aleyke eyyii-hennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve aîâ ıbâdillâhi's-sâlihîn. Eşhedii en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne muhamme-den abdühû ve rasûlühû."[4] Bu rivayette güzel bir fayda vardır ki, o da, peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in teşehhüdü, bizim teşehhüdümüzün lâfzıdır. 152- Abdurrahman ibni Ömer'den sahîh isnadlarla rivayet edildiğine göre, babası Ömer'in minberde insanlara teşehhüdü öğreterek şöyle dediğini işitmiştir Teşehhüd için şunu deyiniz "Ettehiyyâtü lilâhi, ezzâkiyâtü lillâhi, etteyyibâtü's-salavâtü lillâhi. Esselâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve ala ibâdi'lîâhissâlihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne nnuhammeden abduhû ve rasûlühû." Mülk ve azamet Allah'a mahsustur, çok sevablar Allah'a mahsustur, tertemiz zikir ve ibadetler Allah'a mahsustur. Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, ey peygamber!... Selam bizim üzerimize ve Allah'ın salih kulları üzerine olsun. Allah'dan başka hiç bir ilâh olmadığına şahidlik ederim. Ve yine şahidlik ederim ki, Muhammed O1-nun kuludur ve Resulüdür."[5] 153- Hazreti Aişe'den Radıyallahu Anha rivayet edildiğine göre, o teşehhüd ettiği zaman şöyle söylerdi "Ettehiyyâtüttayyibâtü's-salavâtu'z-zâkiyâtu Hllâhi. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve enne muhammeden abduhû ve rasûlühû. Esselâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve alâ ibâ-dillâhissâlihîn." Diğer bir rivayete göre de; Hazreti Aişe'nin Radıyallahu Anha şöyle teşehhüd ettiği rivayeti de vardır "Ettehiyyâtüssalavâtü'ttayyibâtü'z-zâkiyâtü lillâhi. Eşhedü en lâ ilahe illâllâhu vahdehûî lâ şerike leh. Ve enne muhammeden abdühû ve re-sûlühu. Esselâmü aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve ala ibâdillâhissâlihîn."[6] 154- İbni Ömer'den Radıyallahu Anhüma yapılan rivayete göre, İbni Ömer teşehhüd ederek şöyle söylerdi "Bismillâhi, ettehiyyâtü lillâhi, essalavâtü lillâhi, ezzâkiyâtü lillâhi. Esselâmü alennebiyyi ve rahmetullâhi ve berekâtühu. Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis'sâlihîn. Şehidtü en lâ ilahe illallah. Şehidtü enne muhammeden resûiüllah. "[7] En iyisini Allah bilir. Bunlar teşehhüdün nevileridir. Beyhakî demiştir ki, Resûiüllah Sal-İallahu Aleyhi ve Sellem'den sabit olan bu husustaki hadîsler üç tanedir İbni Mes'ûd Hazretlerinin hadîsi, îbni Abbas Hazretlerinin hadîsi ve Ebû Musa Hazretlerinin hadîsi... Bu, Beyhakî'nin sözüdür. Ondan başkası da demiştir ki, bu üç hadîs sahihtir; ancak en sahihleri, İbni Mes'ûd Hazretlerinin rivayet ettiği hadîstir. Bil ki, zikri geçen teşehhüdlerden herhangi biri ile teşehhüd yapılırsa caizdir. İmamımız Şafi'î ve ondan başka alimler Allah hepsinden razı olsun böyle kabul etmişlerdir. İmam Şafi'î Hazretlerine göre bu teşeh-hüdlerin en faziletlisi, İbni Abbas'ın Radıyallahu Anhüma onda Mübârekât sözü ziyadedir. Bu teşehhüdlerde genişlik ve muhayyerlik olmasından dolayı ravile-rin lâfızları değişik olmuştur. En iyisini Allah bilir. En uygun olan, ilk üç teşehhüdden birini tam olarak okumaktır. Acaba okunan bu teşehhüdün bir kısım lâfızlarım kaldırmak kifayet eder mi? Bu hususta tafsilât vardır Bilinmelidir ki, teşehhüdde geçen "Mübârekât, Salavât, Tayyibât, Zâkiyât" lâfızları sünnettir, şart değildir. Eğer bunlar kaldırılarak "Et-tihayyâtu lillâhi, esselâmü aleyke eyyühennebiyyu..." sonuna kadar okunmuş olursa, bunun cevazında bizde muhalefet yoktur. Fakat "esselâmü aleyke eyyühennebiyyu..." sonuna kadar okunması vacibdir; bundan hiç bir şey kaldırmak caiz değildir; yalnız "Ve rahmetullâhi ve berekâtühu" lâfızları üzerinde alimlerimizin üç görüşü vardır 1- Bu iki lâfızdan hiç birini kaldırmak caiz değildir ve bu görüş en sahîh olandır. Çünkü hadîs-i şerifler bu lâfızlar üzerinde ittifak etmektedirler. 2- İki lâfzı da kaldırmak caiz olur. 3- "Berekâtuhu" lâfzının kaldırılması caizdir; "Rahmetullâhi" sözünün kaldırılması değil... Alimlerimizden Ebû Abbas b. Süreye şöyle demiştir. Teşehhüdü yalnız şu sözlerle ifade etmek caiz olur "Ettehiyyâtü lillâhi. Selâmün aleyke eyyühennebiyyu. Selâmün aîâ ibâ-dilîâhissâlihîn. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve enne muhammeden resûiüllah." Rivayetlerin çoğunda "El-Selâm = ESSELÂM" kelimesi, lamı tarifledir. Bazı rivayetlerde ise burada geçtiği gibi, lamı tarifsiz "Selâmün" şeklindedir. Yani iki yerde lamı tarifli veya lamı tarifsiz geçer. Bunların ikisi de caiz ise de, alimlerimize göre lamı tariflisi daha faziletlidir; çünkü bu rivayet daha çoktur ve harfler de bunda ziyade olduğundan ihtiyat bundadır. Tahiyyattan önce "Besmele" getirme işine gelince; "Neseî ve Beyha-kî sünenlerinde ve bu ikisinden başkasında "Besmele"nin isbatı merfu' hadîs olarak bize rivayet edilmiştir. Nitekim İbni Ömer'in teşehhüdünde geçmişti. Fakat hadîs alimlerinden Buharı, Nese'î ve bunlardan başkası demiştir ki, besmeleyi ziyade olarak söylemek, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sahîh olarak sabit olmuş değildir. Bunun içindir ki, alimlerimizin çoğunluğu, teşehhüdde "Besmele" getirmek müstahab değildir, demişlerdir. Bir kısım alimlerimiz de müstahab olur, demişlerdir. Muhtar olan, besmeleyi getirmemektir; çünkü teşehhüdü rivayet eden ashabın çoğunluğu, besmeleyi rivayet etmemişlerdir. Bil ki, teşehhüd duası okunurken, sıra üzere okumak kelimelerin yerini değiştirmemek müstahabdır; vacib değildir. Alimlerin çoğunluğuna göre, muhtar olan sahîh mezhebde, bir kısım kelimeleri bir kısmı üzerine takdim etmek caizdir. îmam Şafi'î Allah ona rahmet etsin, ÜMM kitabında böyle kaydetmiştir. Fakat, Fatiha lâfızlarında olduğu gibi, bunda da caiz olmaz, diyen olmuştur. Ancak bazı rivayetlerde, Besmelenin Şe-hâdet lafzı üzerine takdîm edilmiş olması, işin cevazına delâlet eder. Nitekim daha önce geçtiği üzere bazı rivayetlerde de, Besmele sonraya bırakılmıştır. Fatiha sûresi ise, lâfız ve tertib bakımından da mu'cizdir; onun lâfızlarının yerini değiştirmek caiz olmaz. Bir de, arabca okumasını bilen kimse için, yabancı dil ile teşehhüd yapmak caiz değildir. Arabca okuyamayan kimse, kendi lisanı ile okur ve İftitah tekbîri bahsinde belirtiğimiz gibi, arabcasını öğrenir. Teşehhüdün gizli okunması, müslümanların icmaına binaen sünnettir. 155- Abdullah b. Mes'ud'dan Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre şöyle demiştir "Teşehhüdü gizli okumak, sünnettendir. "[8] Teşehhüdden Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'e Salât Getirmek Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e son teşehhüdden sonra "SALÂT" getirmek ona rahmet duasında bulunmak, Şafi'î mezhebinde vacibdir; eğer bu teşehhüdde okunmazsa, namaz sahîh olmaz. Fakat sahîh ve meşhur mezhebe göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Âl-i ailesi üzerine Salât getirmek vacib değildir; müstehabdir. Bazı imamlarımız da demişlerdir ki, bu da vacibdir. En faziletli "Salât" duası şöyle demektir "AUâhümme salli aîâ muhammedin abdike ve resûlike'n-nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âli muhammedin ve ezvâcihi ve zürriyyetihi ve kemâ sal-leyte aîâ ibrâhîme ve alâ âl~i ibrahim ve bârik alâ muhammedin ennebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âli muhammedin ve ezvâcihi ve zürriyyetihi kemâ barekte alâ ibrâhîme ve alâ âl-i ibrâhîme fi'1-âîemîne inneke hamîdün mecîd." Allah'ım! Ümmî olan kulun ve Peygamberin, Resulün Muhammed'e rahmet et. Hazreti İbrahim'e ve ftl'ine rahmet ettiğin gibi, Muhammed'in de âl'ine, zevcelerine ve zürriyyetine rahmet et. Ümmî Peygamberin Muhammed'e, Muhammedin âl'ine, zevcelerine, zürriyyetine, bütün alemlerde İbrahim'e ve İbrahim'in âline bereket verdiğin gibi bereket ver. Muhakkak ki Sen, hamd edilmeye lâyıksın, şeref ve kerem sahibisin."[9] Bu şekildeki "Salât", Buharî ve Müslim'in Sahîh'lerinde, Kâ'b b. Üc-re'den, Ücre de Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet etmek suretiyle bize intikal etmiştir; ancak bu rivayetin bir kısmı, sahîh olarak Kâ'b hazretlerinden başkasından değişik lâfızlarla rivayet edilmiştir. Buna dair geniş bilgi, "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Salât" getirmek bölümünde verilecektir; yüce Allah dilerse... En iyisini Allah bilir. Getirilmesi vacib olan salât "Allâhümme salîi ale'n-nebiyyi" sözüdür. İnsan dilerse "Sallallâhu alâ muhammedin" der. İsterse "Sallallâhu alâ resûlihi" veya Sallallâhu ale'n-nebiyyi der. Bizde şu görüşler vardır Birincisi, "AHâhümme salli alâ muhammedin" sözünden başkası caiz olmaz. İkincisi, "Ve sallallâhu alâ ahmede" söylemek caiz olur. Üçüncüsü, "Saliaîlâhu aley" de söylenebilir. En doğrusunu Allah bilir. Birinci oturuşta teşehhüdde, Peygamber Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e Salât getirmek ittifakla vacib değildir, Hanefî mezhebinde mekruhtur ve okunursa, kıyam tehir edildiğinden sehiv secdesi gerekir. Hanefî mezhebinde, bilindiği gibi teşehhüd lâfızları da başka rivayete binaen değişiktir. Şafi'î mezhebinde, birinci oturuşta teşehhüdden sonra Peygambere Salât getirmek, müstahab olup olmayacağı üzerinde iki görüş vardır. Sahîh olan birinci görüşe göre, Peygambere Salât getirmek müstahab olur; fakat âl'ine müstahab olmaz. İkinci görüşe göre, Peygamberin âl'ine de Salât getirmek müstahab olur. Bize göre birinci teşehhüdde dua okumak müstahab olmaz; mekruh olur, alimlerimiz demiştir. Çünkü birinci oturuşta hafiflik esastır; ikinci oturuş böyle değildir, uzatılması gereklidir. En doğrusunu Allah bilir. Son Teşehhüd'den Sonra Dua Okumak Bil ki, son teşehhüd'den sonra dua okumak, ihtilafsız olarak meşrû'dur. 156- Abdullah ibni Mes'ûd'dan Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, ona teşehhüdü öğrettikten sonra, sonunda şöyle buyurdu "Sonra istenen dua yapılır." Buharî'nin başka bir rivayetinde "Dilerse dua yapar.’'’ şeklindedir. Müslim'in de bir rivayetinde "Sonra, dileklerden istediğini seçerek dua yapsın." ifadesi vardır.[10] Bil ki, bu dua müstahabdır; vacib değildir. İmam oİmayan kimse için, bu duayı uzatmak müstahab olur; Kişi, ahiret ve dünya işlerinden dileyip dua eder. İnsan, rivayet edilen duaları okuyabildiği gibi, dizmiş olduğu sözlerle de dua edebilir; ancak rivayet edilen duaları okumak daha faziletlidir. Rivayet edilen dualar, çeşitli ülkelere göre değişiktir. Biz burada en faziletli olanı gösteriyoruz ki, o da Buharî ve Müslim'de rivayet edilen şu hadîs bunlardan biridir 157- Ebû Hüreyre'den radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu "Sizden biriniz, son teşehhüdü tamamladığı zaman, dört şeyden Allah'a sığınsın Cehennem azabından, kabir azabından, hayâtın ve ölümün fitnesinden, kör deccal'm şerrinden..." Bunu Müslim, çok değişik rivayet yollan ile tesbit etmiştir. Bunlardan bir rivayet de şöyle "Sizden biriniz teşehhüd yaptığı zaman, Allah'a sığınarak şöyle desin "Allâhümme innî eûzü bike min azâbi cehenneme ve min azâbi'î-kabri ve mine'i-mahyâ ve'1-memâti ve min şerri fitneti'l-mesîhi'd-deccâli." Allah'ım! Cehennem azabından, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden, kör Deccal'in fitnesinin şerrinden Sana sığınırım."[11] 158- Hazreti Aişe'den Radıyall'ahu Anha rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallâhu Aleyhi ve Sellerrı getirmiş olduğu "Salât" da şöyle dua ederdi "Allâhümme innî eûzü bike miti azâbi'l-kabri ve eûzü bike min fitneti'l-mesfhi'd-deccâli ve eûzü bike min Ifitneti'l-mahyâ ve'1-memâti. Ailâhüm-me innî eûzü bike mine'1-me' seitıi ve'1-mağremi" Allah'ım! Kabir azabından ben Sana sığınırım, kör Deccal'in fitnesinden Sana sığınırım, hayatın ve Ölümün fitnesinden Sana sığınırım. Allah'im! Günahdan ve borçtan ben Sana sığınırım. "[12] 159-Hazreti Âli'den Radıyallahu ânh rivayet edildiğine göre Resû-Iüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem namaz kıldığı zaman, teşehhüd ile selâm arasında son olarak şunu söylerdi "Allâhümmeğfir îîmâ kaddemtü ve mâ ahhartü ve mâ esrertü ve mâ a'lentü ve mâ esrertü \ve mâ ente a'lemu bihi mirim. Ente'l-mukaddimu ve ente'l-muahhiru lâ\ilâhe illâ ente." Allah'ım! İşlediğini ve işleyeceğim,; gizli ve aşikâre yaptığım, aşırı gittiğim ve benden daha iyi bildiğin kusurlarımı bağışla. İleri götürüp yükselten ve geri bırakıp hor1 yapansın. Senilen başka hiç bir ilâh yoktur[13] 160- Abdullah b. Ami; b. El As yoluyla Ebû Bekir Es-Sıcldîk'dan Radıyallahu Anhüm Resûliîllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e şöyle dediğini rivayet ettik Bana bir iiua öğret ki, ben namazımda onunla dua edeyim. Peygamber, şöyle söyle dedi ''Allahümme inni zalemtü nefsî zulmen kesîren ve lâ yağfiru 'z-zünûbe illâ ente. Fağfir lîmağfireten rrıin mdikej verhamniinneke ente'l-ğafûru'r-rahîm." Allah'ım! Ben, nefsime çok büyük zulüm yaptım. Senden başkası da günahları bağışlayamaz. Katından bana mağfiret buyur ve bana merhamet et. Muhakkak ki Sen çok bağışlayansın çok merhamet edensin.”[14] Buharî, Beyhakî ve bunlardan başk;a imamlar, namazın sonunda bu hadîs ile dua yapılması hükmüne vardılar ki, bu güzel bir istidlaldir. Çünkü Hazreti Ebu Bekir'in Radıyallahu Anh "Namazımda yapacağım dua" sözü, namazın tümüne şamil olur ve naımazda duanın yeri de bu teşeh-hüdden sonradır. 161- Ebû Salih Zekvan'dan, o da bir sahabîden rivayet ettiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir adama sordu "Namazda nasıl söylersin dua edersin?" Adam cevab verdi - Teşehhüd ederim ve şöyle derim "Allâhümme innî es'elüke'l-cennete ve eûzü bike minennâri. O kadar var ki, ben senin fısıldaman gibi ve Muaz'm fısıldaması gibi güzel yapamıyorum. Bunun üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu "Cennet ile cehennem arasında fısıltı yap Cenneti iste ve Cehennemden Allah'a sığın" En doğrusunu Allah bilir.[15] Her yerde yapılması müstahab olan dua şudur ' 'Allah ümme innî es 'elüke '-afve ve '1-âfiyete. Allah ümme innî es 'elüke’l-hüdâ ve't-tükâ ve'l-afâfe velğına Allah'ım, Senden afv ve afiyet isterim. Allah'ım, Senden hidayet, takva, kanaat ve nefis zenginliği isterim. En doğrusunu Allah bilir. Namazdan Çıkmak İçin Selam Vermek Bil ki, namazdan çıkmak için selâm vermek, namazın rükünlerinden bir rükündür ve namazın farzlarından bir farzdır; selâmsız namaz sahîh olmaz. Bu hüküm, Şafi'î'nin, İmam Malik'in, İmam Ahmed'in, ilk ve son devir alimler çoğunluğunun mezhebidir. Hanefî mezhebinde ise selâm, namazdan bir rükün değil, vacibdir. Sahîh ve meşhur hadîsler bunu, böylece açıklıyor. Bil ki, selâmda en mükemmel olan sağa şöyle demektir "Esselâmu Aleyküm veRahmetullahi", sol tarafa da "Esselâmu Aley-küm ve Rahmetullahi". Bu şekildeki selâm sözüne, "Ve berekâtühû" kelimesini ilâve etmek müstahab olmaz; çünkü Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den meşhur olarak rivayet edilene aykırı düşer. Her ne kadar Ebû Davud'un rivayetinde bu ilâve varsa ve bunu alimlerimizden de çoğu söylemişlerse de hadîs şazdır, bizim başta söylediğimiz meşhurdur. En doğrusunu Allah bilir. Namaz kılan kimse, ister imam olsun, ister imama uyan olsun, ister yalnız başına bulunsun, ister az cemaate imam olsun, ister farz namaz kılsın, ister nafile namaz kılsın, bütün bunlarda yukarda anlattığımız gibi, sağa ve sola başını çevirerek iki selâm verir. Ancak vacib olan bir selâmdır, ikinci selâm sünnettir. Eğer bu ikinci selâmı terk ederse, ona zarar vermez. Sonra selâm lâfzından vacib olan "Esselâmu Aleyküm" demektir. Eğer "Selâmun Aleyküm" demiş olursa sahîh olan görüşe göre kifayet etmez. Eğer "Aleykümüsselâm" derse sahîh olan görüşe göre caizdir. Eğer "Esselâmu Aleyke", yahud "Selâmî Aleyke", yahud "Selâmı Aleyküm", yahud "SelâmuIIahi Aleyküm", yahud tenvinsiz "Selâ-mu Aleyküm", yahud "Esselâmu aleyhim" söylerse, ihtilafsız bunlarla namaz caiz olmaz. Eğer bilerek ve kasden bunu yaparsa namazı ihtilafsız batıl olur; yalnız "Esselâmu Aleyhim" sözü ile namazı batıl olmaz; çünkü bu bir duadır. Fakat yanılarak bunlardan birini söylerse, namaz batıl olmaz; ancak yeniden doğru selâm vermesi gerekir. Eğer imam yalnız bir selâm verse de, imama uyan iki selâm yapmış olsa, alimlerimizden Kadı Ebû Taybe Et-Taberî ve bundan başkası demişlerdir ki, imam selâm verdikten sonra, ona uyanlar serbestirler. İsterlerse hemen selâm verirler ve isterlerse, dua için oturmayı istedikleri kadar uzatabilirler. Daha doğrusunu Allah bilir. İnsan Namazda İken, Kendisi İle Konuşan Kimseye Söylenecek Zikirler 162- Sehl Es-Sâ'idî'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine. göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu "Kime ki, başkasını uyarma zorunluğu, namazı içinde hasıl olursa, şöyle desin SÜBHÂNELLAH Allah noksanlıklardan münezzehtir Sahîh bir rivayet de şöyle "Uyarma zorunluğu size geldiği zaman, erkekler teşbih yapsın Sübhânellah, desin, kadınlarda el çarpsın." Bir rivayette de "Tesbîh erkekler için, el çarpmak kadınlar içindir." şeklindedir. Yanilan bir imamı uyarmak veya önemli bir hal dolayısı ile namaz dışında bulunan bir kimseyi ikaz etmek için, namaz kılmakta olan erkek "Sübhânellah" der, kadın ise, bir elinin içi ile diğer elinin dışına vurarak ses çıkarır ki, buna "Tasfîk" denilir.[16] Namazdan Sonraki Dualar Ve Zikirler Namazdan sonra zikir tesbîh yapmanın müstahab olduğunda alimler birlik olmuşlardır. Bu hususta çeşitli ve çok sahîh hadîsler vardır. Biz bunlardan en önemli olanları anlatacağız 163- Ebû Ümame'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah Saallallahu Aleyhi ve Sellem'e soruldu Hangi dua daha çabuk kabul olunur? Şöyle buyurdular "Gecenin son vaktinde ve farz namazların arkasında yapılan dualar..."[17] 164- İbni Abbas'dan Radıyallahu Anhüma rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in namazının son bulduğunu Tekbîr ile teşbih ve zikir yapmasıyla anlardım" Yine Buharî ve Müslim'in Sahihlerinde İbni Abbas'dan Radıyallahu Anhüma bir rivayet de şöyle "İnsanlar, farz namazdan ayrıldıkları zaman zikirle sesi yükseltmek, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in devrinde idi." Yine İbni Abbas radıyallahu Anhüma demiştir "Ben, bu zikri işittiğim zaman, namazı tamamladıklarını bilirdim."[18] 165- Sevban'dan radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem namazını tamamladığı zaman üç defa istiğfar ederek "Estağfirullah" Allah'tan mağfiret dilerim diyerek" şöyle buyururdu "Allâhümme ente's-seiâmu ve minke's-selâm, tebârekte yâ ze'I-celâli ve'I-ikrâm." Allah'ım, Sen afattan selâmet üz resin ve selâmet de Sendendir. Ey Celâl ve ikram sahibi, Sen noksanlıklardan münezzehsin. Bu hadîsin ravilerinden olan Evza'î'ye denildi ki, istiğfar nasıl olur? Cevab olarak, şöyle söylersin, dedi "Estağfirullâhe, estağfirullâhe" Allah'dan mağfiret dilerim, Allah'dan mağfiret dilerim[19] 166- Muğîre ibni Şu'be'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, namazı bitirip selâm verdiği zaman şöyle derdi La ilahe illâllâhu vahdehû, lâ şerike lehu. Lehu'l-müîkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir. Aîlâhümme la mâni'a Uma a 'teyte ve lâ mu'tıye limâ mene'te ve lâ yenfa'u zelceddi minke'l-ceddü." zelceddi minke'l-ceddü." Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur, yalnız O vardır, O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamd O'na mahsustur. O her şeye kadirdir. Allah'ım! Senin verdiğini engelleyen yoktur ve vermediğim de verecek kimse yoktur. Güçlüye hiç bir şey fayda vermez; güç ancak sendedir. "[20] 167- Abdullah ibni Zübeyr'den Radıyallahu Anhüma rivayet edildiğine göre, Peygamber efendimiz selâm verince her namaz arkasında şöyle derdi "Lâ ilahe illâllâhu vahdehû lâ şerike lehu. Lehu'l-mülkü ve îehu'î-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ biîlâh. Lâ ilahe illâllâhu ve lâ na 'büdu illâ iyyâhu lehunni'metü ve'l-fadlü ve îehussenâu'İ-hasenü lâ ilahe illâllâhu muhlisine lehu'd-dîne ve lev kerihe'î-kâfirûn. Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur; yalnız O vardır. O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamd O'na mahsustur. O her şeye kadirdir. İbâdetlere güç yetirmek, günahlardan korunmak ancak Allah'ın kuvveti iledir. Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur ve ancak O'na ibadet ederiz. Nî-met ve ihsan O'nundur. Güzel övgü O'na mahsustur. Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur; kâfirler hoşlanmasa dahi, biz ibâdeti Allah'a has kılarız ve bu tevhid sözünü söyleriz." İbni Zübeyr demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, her namazın arkasında bunları söyler, tesbîh tehlîl yapardı.[21] 168- Ebû Hüreyre'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre, Muhacirlerin fukarası, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelip dediler ki Mal varlığı olan zenginler, yüksek dereceleri ve cennetin tükenmez nî-metlerini alıp götürdüler biz fakirlerin hali ne olacak? onlar, bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Üstelik onların maldan ötürü faziletleri var Malları ile hac yapıyorlar, ömre yapıyorlar, cihad yapıyorlar, sadaka veriyorlar... Peygamber efendimiz onlara buyurdu "Size bir şey öğreteyim mi ki, onunla sizi geçenlere ulaşasımz, onunla sizden sonrakileri gecesiniz ve sizden daha faziletli bir kimse olmasın; ancak sizin gibi yapan müstesna?" Ashab dediler ki, evet bize öğret ya Resûlellah! Peygamber efendimiz buyurdu "Her namazın arkasında otuz üç defa tesbîh yaparsınız Sübhânellah, dersiniz, tahmîd edersiniz Elham-dü lillah, dersiniz, tekbîr getirirsiniz Allahu Ekber, dersiniz." Bu zikrin keyfiyetinden, Ebû Hüreyre'den rivayet eden Ebû Salih'e sorulduğu zaman dedi ki şöyle söylenerek tesbîh yapılır "Sübhânellâh", "Elhamdülillah", "Allâhu ekber..." tâ bunlardan her biri otuzüç defa oluncaya kadar...[22] 169- Kâ'b ibni Ücre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğine göre, Peygamber efendimiz buyurdu "Arka arkaya söylenecek kelimeler vardır ki, farz namazların sonunda bunları söyleyen yahud bunları yapan mahrum kalmaz. Bunlarda otuzüç tesbîh sübhânellah, otuzüç tahmîd Elhamdü lillâh ve otuzdört tekbîr Allâhu Ekber dir."[23] 170- Ebû Hüreyre radıyallahu Anh Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğine göre, Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur "Her namazın arkasında kim otuz üç defa Allah'ı tesbîh eder Sübhânellah, der, otuzüç defa Allah'a hamd eder Elhamdü lillâh, der, otuzüç defa Allah'ı tekbîr eder Allâhu Ekber, der ve "Lâ İlahe îîaîlâhu Vahdehü Lâ Şerîke lehu, Lehuîmülkü ve Lehulham-dü ve Hüve Alâ Külli Şey'in Kadîr" sözü ile yüzü tamamlarsa, günahları deniz köpüğü kadar dahi olsa, onlar bağışlanır. "[24] 171- Sa'd b. Ebî Vakkas Radıyallahu Anh dan rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Seliem namaz arkasında şu sözlerle Allah'a sığınırdı "Allâhümme innî eûzü bike mine'l-cübni ve eûzü bike en uredde ilâ erzeü'İ-umuri ve eûzü bike min fitneti'd-dünyâ ve eûzü bike min azâbi'l-kabri" Allah'ım! Korkaklıktan Sana sığınırını, erzeli ömre kocalma haline düşürülmemden Sana sığınırım, dünyanın fitnesinden Sana sığınırım, kabir azabından sana sığınırım."[25] 172- Abdullah ibni Ömer'den, o da Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğine göre, Hazreti Peygamber şöyle buyurdu "İki haslet yahud iki huy vardır ki, bunlara devam eden müslüman bir kul cennete girer. Bu iki şey kolaydır; fakat bunları yapan azdır Her namazın arkasında Allah Tealâ'yi on defa tesbîh eder, on defa hamd eder, on defa tekbîr getirir ki, bir vakit namazda otuz tesbîh ve beş vakit namaz itibariyle bunların tümü dil ile yüz ellidir. Sevab tartısında ise bir haseneye on sevab itibariyle, bin beşyüzdür. Ayrıca yatağına girdiği zaman otuz dört tekbir yapar Alİahu Ekber, der, otuz üç defa hamd eder elhamdü lillâh, der, otuz üç defa tesbîh yapar sübhânellah, der. Bunlar da dilde yüzdür; fakat tartıda bire on sevab hesabı ile bindir." Ravi der ki, ben, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in parmaklan ile bu teşbihleri saydığım gördüm. Ashab sordular - Ya Resûlallah! Bunlar nasıl olur kolaydır da, bunları yapan azdır? Buyurdular "Sizden birine uykusu vaktinde şeytan gelir de bunları söylemeden önce onu uyutur. Bir de ona namazında gelir de, bunları söylemeden önce ona bir işi hatırlatır ve o iş için bunları terk eder."[26] 173- Ukbe ibni Âmir'dan Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre demiştir ki, "Her namazın arkasında Muavvizeteyn Felâk ve Nâs sûrelerini okumamı Resûlüllah sallallahu Aleyhi ve Seliem bana emretti." Ebû Davud'un diğer bir rivayetinde de, "Muavvizat" sûrelereni okumamı bana emretti, şeklindedir ki, bundan "Kul Hüvellâhu Ahad, Kul Eûzü birabbilfelak ve Kul E'ûzü birabbinnâs" sûrelerinin kasdedildiği anlaşılmaktadır. [27] 174- Mu'az'dan Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallaîlahu Aleyhi ve Seliem Muaz'ın elinden tutarak buyurdu "Ey Mu'az, vallahi seni seviyorum. Ey Mu'az, sana tavsiye ediyorum ki, her namazın arkasında şunu söylemeyi asla terk etmeyesin "Allâhümme e'innî alâ zikrike ve şukrike ve hüsni ibâdetike" Allah'ım! Seni anmaya, Sana şükretmeye ve Sana güzel ibâdet etmeye bana yardım et.[28] 175- Enes'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre demiştir ki, "Resûlüllah sallallahu Aleyhi ve Sellem, namazım tamamladığı zaman, sağ eliyle yüzünü meshederdi sıvardı sonra buyururdu "Eşhedü en lâ ilahe illâllahu errahmânü errahîmu. Allâhümme ezhib anni'î-hemme ve'l-hazene" Rahman ve Rahim olan Allah "dan başka hiç bir ilâh olmadığına şahid-lik ederim. Allah'ım! Benden üzüntü ve kederi gider."[29] 176- Ebû Ümâme'den radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre şöyle demiştir "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kıldığı farz ve nafile namazları arkasında ona her yaklaştığım zaman şöyle dediğini işitmişimdir "Allâhümmeğfir lîzünûbî ve hatâyâyne küllehâ. Allâhümme en'işnî vecburnî vehdinîlisâlihi'l-a'mâli ve'I-ahlâki innehû lâ yehdı Hsâlihihâ ve lâ yesrifu seyyiehâ illâ ente." Allah'ım! Günahlarımı ve kusurlarımı, hepsini bağışla. Allah'ım! Beni yükselt ve halimi düzelt ve beni iyi işlere, iyi ahlâka ilet. Çünkü Senden başkası iyi işlere iletemez ve kötü işlerden alıkoyamaz.''[30] 177- Ebû Sa'îd El-Hudrî'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre, demiştir ki "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem namazını bitirince, bilemiyorum, selâm vermeden önce yahud selâm verdikten sonra, şöyle derdi "Sübhâne rabbike rabbi'l-ızzeti amma yesıfûn ve selâmün ale'l-murselîn ve'1-hamdü Iillâhi rabbi'l-âlemin" Aziz olan senin Rabbm, müşriklerin yaptıkları kötü vasıflardan münezzehtir, peygamberlere selâm olsun, alemlerin Rabbine hamd olsun..."[31] 178- Enes'den radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre şöyle demiştir "Peygamber sallallahu Aleyhi ve Sellem namazdan ayrılınca şöyle söylerdi "Alîahümmec'al hayre umarî âhirahu ve hayre amelîhavâtimehu vec'al hayre eyyamı yevme elkâke." Allah'ım, ömrümün sonunu, ömrümün hayırlısı yap; işlerimin sonunu, işimin hayırlısı yap; günlerimizin en hayırlısını da, Sana kavuştuğum gün yap "[32] 179- Ebû Bekre'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre "Namazın arkasında, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle söylerdi "Allâhümme innî eüzü bike mine'l-küfri ve'1-fakri ve azâbi'l-kabri" Allah'ım! Küfürden, fakirlikten ve kabir azabından Sana sığınırım."[33] 180- Zayıf bir isnadla Fedale b. Ubeydullah'dan rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu aleyhi ye Sellem şöyle buyurdu . "Sizden biriniz namaz kılınca sonunda, Allah'a hamd ve övgü getirsin. Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Salât" getirsin. Sonra dilediği şeyi istesin dua yapsın."[34] Sabah Namazından Sonra Allah'ı Teâlâyı Zikretmek Bil ki, gündüz yapılan zikir vakitlerinin en şereflisi, sabah namazından sonra yapılan zikirdir. 181- Enes'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Sallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu "Kim sabah namazını cemaatla kıldıktan sonra oturur da, güneş doğuncaya kadar Allah'ı zikreder sonra kerahet vakti çıktıktan sonra iki rekât namaz kılarsa, tam bir hac ve ömre sevabı gibi olur, tam, tam...”[35] 182- Ebû Zer'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur "Kim, sabah namazının sonunda dünya kelâmı yapmadan, iki ayağını bükerek şunları on kez söylerse "Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerîke lehu, lehu'l-mülkü ve Jehu'J-hamdü yuhyî ve yümîtü ve hüve alâ külli şey'in kadîr" Allah'tan başka ilâh yoktur. O birdir ve eşi yoktur. Mülk O'nundur ve ha m d O'nundur. Diriltir ve öldürür ve O her şeye muktedirdir. ona on sevab yazılır, ondan on günah silinir, son derece yükseltilir ve o günü her nahoş şeyden güvencede olur, şeytandan korunur, Allah'a ortak koşmak günahından başka hiç bir günahın da ona kavuşması uygun düşmez. Çünkü Allah', şirkten başka günahları dilediğinde bağışlar. Şirk ise, tevbe ve istiğfar ile bağışlanır."[36] 183- Ashabdan Müslim Et-Temîmî'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallahu Aleyhi ve Sellem ona fısıldayarak şöyle dedi "Akşam namazını bitirdiğin zaman yedi kez "Allâhümme ecirnî minennâr" Allah'ım, beni ateşten koru söyle. Zira sen bunu söyleyip de o gecende ölürsen, ateşten kurtuluş sana vacib olur. Sabah namazını kıldığın zaman yine aynı şeyi söyle. Zira sen, o gündüzünde ölürsen, ateşten kurtuluş sana vacib olur."[37] 184- Ümmü Seleme radıyallahu Anha validemizden rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sabah namazını kılınca şöyle derdi "Allâhümme es'elüke ilmen nâfi'an ve amelen mütekabbelen ve nzkan tayyiben" Allah'ım! Senden faydalı ilim, makbul amel ve helâl nzık isterim.[38] 185- Suheyb'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre, demiştir ki; Resûlüllah sallahu Aleyhi ve Sellem, sabah namazından sonra bir şey söyleyerek dudaklarını kıpırdatırdı. Ben sordum Ya Resûlallah, bu söylemekte olduğun nedir? cevab olarak "Allâhümme bike uhâvilü ve bike usâviîü ve bike ukâtilü." Allah'ım! İşlerimin düzelmesini senden isterim, Seninle korunurum ve Senin kudretinle cihad yaparım.[39] "Bu belirttiğim manada hadîsler çoktur. Bundan sonra gelecek olan bölümde, gündüzün ilk vaktinde söylenecek zikirler, gözlerin aydın olacağı dualardır, lnşaallah Tealâ... Muhammed Beğavi'nin "Şerhu's-Sünne" adlı eserinden rivayet ettiğimize göre, Alkame İbni Kays demiştir ki Sabah namazından sonra alimin uyumasından dolayı arz, Allah'a şikâyette bulunur, diye bize nakledilmiştir. - [1] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. [2] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. [3] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. [4] Beyhakî. [5] Muvatta'. Sünen-i Beyhakî. Sahih isnadla. [6] Muvatta'. Sünen-i Beyhakî. İmam-ı Şafii. Hâkim, Sahih isnadla. [7] Muvatta'. Sünen-i Beyhakî. Sahih bir İsnadla. [8] Ebû Dâvud. Tirmizî. Beyhakî. Tirmizî demiştir ki, bu hasen bîr hadîstir. Hakim de, sahîhdir, demiştir. Bir sahabî, "Şu sünnettendir" dediği zaman, "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu" manasında olur. Rütbe bakımından farkları varsa da, her ikisi de sünnettir. Birincisine "Mevkuf", diğerine de "Merfû" denilir. Muhtar olan sahîh mezheb budur. Fıkıh alimlerinden, hadîs, usûl ve kelâm alimlerinden ibaret çoğunluk bu görüş üzerindedir. Aşikâre okunarak teşehhüd yapılması mekruhtur; namaz batıl olmaz ve sehiv yanılma secdesi de gerekmez. [9] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. [10] Buhârî. Müslim [11] Buhârî. Müslim. Ebü Dâvud. Nesâî. [12] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. [13] Müslim. Tirmizî. [14] Buhârî. Müslim. Tirmizî. Nesâî. [15] Ebû Dâvud. İbn-i Mâce. [16] Buhârî. Müslim. Muvatta'. Ebû Dâvud. Nesâî. [17] Tirmizî. Hadis Hasen'dir. Nesâî. [18] Buhârî. Müslim. [19] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. [20] Buharı. Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. [21] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. [22] Buhârî. Müslim. Muvatta'. Ebû Dâvud. [23] Müslim. Tirmizî. Nesâî. [24] Müslim. [25] Buharî. Tirmizî. Nesâî. [26] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.Bu hadîsin isnadı sahihtir. [27] Ebü Dâvud. Tirmizî. Nesâî. Ahmed b. Hanbel. İbn-i Hibbân. îbn-i Sünnî. [28] Ebû Dâvud. Nesâî. Hâkim. Ahmed b. Hanbel. [29] İbn-i Sünnî. [30] İbn-i Sünnî. [31] İbn-i Sünnî. [32] İbn-i Sünnî. [33] İbn-i Sünnî. [34] İbn-i Sünnî. Ahmedb. Hanbel. Ebû Dâvud. Tirmizî. [35] Tirmizî. Tirmizî demiştir ki, bir hadistir. [36] Tirmizî. [37] Ebû Dâvud. Nesâî. İbn-i Hibbân. [38] Ahmed b. Hanbel. İbn-i Mâce. Ibn-i Sünnî. Nesâî. [39] İbn-i Sünnî. Tweet Paylaş Bilinmelidir ki, bu konu gerçekten geniştir _ve bununla ilgili çeşitli kısımlardan pek çok sahîh hadisler nakledilmiştir. Fıkıh kîtablarında bu konuda fer'î meseleler çoktur. Biz burada, bu meselelerin esaslarına ve mak-sadlanna temas edeceğiz. Kısa yolu seçerek delillerin büyüğünü alıp dağınık ve ince meselelerden bahsetmeyeceğiz. Çünkü bu kitab, delilleri açıklamak için ele alınmamıştır, ancak kendisiyle amel edilecek işler için hazırlanmıştır. Allah'dır muvaffak kılan... Îhrâm İftitah Namaza Giriş Tekbîri Namaz ister farz olsun, ister nafile olsun, ancak "İhram = tftitah = Namaza giriş" tekbîri ile sahîh olur. İmam Şafi'î ve alimlerin çoğuna göre, bu tekbîr namazdan bir cüzdür ve namazın erkânlarından da bir rükündür. Ebû Hanîfe'ye göre, bu şarttır, namazın zatından bir kısım değildir. Bilmiş ol ki, tekbîr lâfzı "Allahu Ekber" yahud "Allâhu'lEkber" demekten ibarettir. Bu iki lâfız, hem Şafi'î hem Ebû Hanife ve başkalarına göre caizdir. İmam Mâlik ikinci lâfzı kabul etmemiştir. İhtilâftan kurtulmak için birinci lâfızla namaza girmek ihtiyattır. Bu iki lâfızdan başkası ile tekbîr caiz olmaz. Eğer tekbîr, "Allâhu'1-azîm, AUâhu'l-müteâl, Allahu a'zam, Allâhu e'azzü, Allahu ecellü", yahud bunlara benzer lâfızlarla yapılmış olsa, Şafi'îye ve çoğunluğa göre namaz sahîh olmaz. İmam Azam'a göre sahîh olur. Bizim Şafiî mezhebe göre, "Ekberu'Uahu", dense, ha-maz sahîh olmaz. Bizim bazı imamlarımız bu lâfızla da namaz caiz olur; nitekim namazın sonunda "Esselâmü Aleyküm" yerine çevirerek "Aleykümü's-selâm" demek caizdir. Allahu Ekber, yerine "Ekberu Allah" demek Şafi'î mezhebinde caizdir. İster Tekbîr lâfzı olsun, ister bundan başka zikirlerden biri olsun, insan kendine işittirecek kadar telâffuz etmedikçe Tekbîr sahîh olmaz; yalnız dilsizlik gibi bir engel bulunmadıkça... Biz bu konuyu kitabın başındaki bölümlerde takdim ettik. İnsanda dilsizlik veya böyle bir kusur bulunursa, gücü yettiği kadar dilini depretir ve böylece namazı sahîh olur. Arabca olarak tekbîr getirmeye gücü yeten kimsenin, yabancı bir dil ile tekbîr getirmesi sahîh olmaz. Fakat arabca söyleyemeyen için bu caiz olur; ancak arabcasını öğrenmesi ona vacib olur. Eğer öğrenmekte kusur yaparsa, namazı sahîh olmaz. Böylece, öğrenmekte yapmış olduğu kusur boyunca kılmış olduğu namazları kaza etmesi gerekir. Bilinmelidir ki, sahîh ve muhtar olan mezhebde, İhram iftitah veya namaza giriş tekbîri uzatılmaz ve çekilmez; harfler arka arkaya eklenerek çabukça söylenir. Çekilir denmişse de, doğrusu evvelki sözdür. Diğer intikal tekbirlerine gelince, sahîh ve muhtar olan mezhebde bu tekbirlerin, kendilerinden sonraki rükne varıncaya kadar çekilişi müstehabdır. Bunlarda da tekbîrin çekilemeyeceği söylenmiştir. Eğer çekilmemesi gereken tekbîr uzatılır yahut çekilmesi gereken tekbîr çekilmezse, namaz batıl olmaz; lâkin fazilet kaçırılmış olur. Bilinsin ki, uzatma, lâfza-i Celâl'in "ALLAH" kelimesinin Iâm harfinden sonra olur, bundan başka yerde uzatma olmaz. İmam için sünnet olan, cemaata işittirecek şekilde, hem ihram iftitah tekbirini, hem de diğer tekbirleri sesli olarak söylemektir. İmama uyanların da, yalnız kendilerine işittirecek şekilde gizlice tekbîr getirmeleri sünnettir. Eğer imama uyan, yüksek sesle tekbîr alsa, yahud imam gizlice tekbîr alsa, bunların namazları bozulmaz. Bununla beraber tekbîri tashîh etmeye gayret göstermeli ve çekilme yerinden başka bir yerde uzatılmamalıdır. Fakat "Allah" lâfza-i celâlinin başındaki hemze çekilip uzatılırsa yahud "Ekber" kelimesinin "ba" harfindeki fetha işba' edilerek "Ekbâr" şeklinde okunsa, namaz sahîh olmaz. Bil ki, iki rekât olarak kılınan namazda onbir tekbir vardır. Üç rekâtlı namazda onyedi tekbîr vardır. Dört rekâttı namazda da yirmi iki tekbîr vardır. Çünkü bir rekât içinde, rükû için bir tekbîr, iki secde ve secdeden kalkışta dört tekbîr ki, beş tekbîr olur. İkinci rekât da böyle beş tekbîr eder. Buna iftitah tekbîri eklendiği zaman onbir tekbîr olur. Dört rekât, bunun iki misli bulunduğundan onunda içinde yirmi iki tekbir bulunur. Ancak son iki rekât da iftitah tekbîri olmadığından bunun yerini, birinci tehiyyata oturuştan kalkarken alınan tekbîr doldurur ve böylece tüm tekbîrler dört rekâtlı namazlarda yirmi dört tane olur. Yine bilinsin ki, İhram tekbîrinden başka alınan bütün tekbîrler sünnettir. Kasden veya yamlarak bunlar terkk edilirse, namaz bâtıl olmaz, haram da olmaz. Yanılma secdesi de yapılmaz. Fakat İhram îftitah tekbîri bunlar gibi değildir. Bunsuz namaz sahîh olmaz. Bunda ittifak var, ihtilâf yoktur. Daha doğrusunu Allah bilir. İhram Tekbîrinden Sonra Okunacak Dualar Bilinmelidir ki, bu konuda çok hadîsler vardır. Şöyle söyleyip zikir ve dua etmek, tümünü bir araya getirerek karşılar "Aîîâhv ekber kebîren ve'1-hamdü lillâhi kesîran ve sübhâneîlâhi bük-raten ve esîlâ. Veccehtü vechiyelillezî fetara's-semâvâti ve'1-arza, hanîfen müslimen ve mâ ene mine'l-müşrikîn, Inne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi'l-âlemîn. Lâ şerike lehu ve bizâlike ümirtü ve ene mine'l-müslimîn. Allâhümme ente'l-melikü lâ ilahe illâ ente rabbî ve ene abdüke zalemtü nefsi va 'tereftü bizenbî fağfirlîzünûbî cemî'an feinnehû lâ yağfirü'z-zünûbe illâ ente. Vehdinîliahseni'î-ahiâkı lâ yehdîli ahseni-hâ illâ ente. Vasrif annî seyyiehâ lâ yesrifu seyyieha illâ ente. Lebbeyke vesa'deyke ve'1-hayru küllühû fıyedeyk. Ve'ş-şerru leyseileyk. Ene bike veileyke. Tebârekte ve teâleyte. Estağfiruke ve etûbü ileyke... Allâhümme bâid beyni ve beyne hatâya kemâ bâatte beyne'1-meşrıkı ve'1-mağribi. Allâhümme nakkınîmin hatâyâye kemâ yunakka's-sevbu'l-ebyazu mined'-dennesi allâhümmeğsilnî min hatâyâye bisseki ve'i-mâi ve'1-beredi." Allah her şeyden çok büyüktür. Allah'a çok çok hamd olsun. Sabah ve akşam Allah'ı noksanlıklardan tenzih ederim. Doğru yol üzerinde bulunarak ve müslüman olarak kendimi, gökleri ve arzı yaratana yönelttim ve ben, müşriklerden olmadım. Benim namazım ve ibâdetim, sağlığım ve ölümüm, âlemlerin Rabbı olan Allah içindir. O'nun ortağı yoktur ve ben bununla emrolundum ve ben müslümanlardamm. Allah'ım! Sen Meliksin; Senden başka ilâh yoktur, Rabbimsin. Ben Senin kulunum. Nefsime zulmettim ve günahımı itiraf ettim; benim bütün günahlarımı bağışla. Çünkü Senden başka, günahları bağışlayan yoktur. Beni ahlâkların en güzeline ilet; Senden başkası bu güzel ahlâka iletemez. Ahlâkın kötüsünü benden uzaklaştır; Senden başkası onun kötüsünü çeviremez. İcabet buyurmana ısrar ediyorum ve Sana ibâdet üzere bulunmaktan haz duyuyorum. Bütün hayırlar Senin kudret elindedir. Kötülükler ise Sana nisbet edilmez. Ben Sana itimad ederim ve Sana sığınırım. Yüceldin ve noksanlıklardan münezzeh oldun. Senden mağfiret dilerim ve Sana tevbe ederim. Allah'ım! Doğu ile batı arasını birbirinden uzaklaştırdığın gibi, benimle günahlarım arasını öylece uzaklaştır. Allah'ım! Beyaz elbisenin kirden temizlenmesi gibi,beni günahlarımdan temizle. Allah'ım! Beni, kar ve dolu suyu tertemiz su ile günahlarımdan yıka" Bütün bunlar, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sahîh ola-rak nakledilen hadîslerde vardır. Bu konuda başka hadîsler nakledilmiştir; bunlardan bir kısmı 112- Hazreti Aişe'nin Radıyallahu Anha hadîsi şöyle "Peygamber namaza başladığı zaman şöyle derdi "Sübhânekallâhümme ve bihamdike ve tebârakesmüke ve teâlâ ced-düke ve la ilahe ğayruke." Allah'ım! Sana hamdederek Seni noksanlıklardan tenzih ederim. Senin adın yücelmiştir ve şanın büyük olmuştur. Senden başka İlâh yoktur”[1] 113- Haris'den, o da Hazreti Ali'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre şöyle demiştir "Peygamber Sallaliahu Aleyhi ve Sellem, tekbîr alıp namaza girişinde şöyle buyururdu "Lâ ilahe illâ ente, sübhâneke zalemtü nefsî ve amiltü sû'en fağfir lî; innehû lâ yağfirü'z-zünûbe illâ ente veccehtü vec-hî..."sonuna kadar."[2] Peygamber Sallaliahu Aleyhi ve Sellem'in "Veşşerrıı leyse ileyk" Kötülük sana nisbet edilmez" sözüne gelince, bil ki, ehli sünnet mezhebi üzere bulunan sahabî, tabiîn ve bunlardan sonra gelen müslüman alimlerden, kelâm, fıkıh ve hadîs alimlerinden sabit olmuştur ki, hayır ve şer, bütün olup bitenler, fayda ve zarar veren her şey, Azîz ve yüce olan Al-lah'dandır, O'nun irade ve takdiri iledir. Hüküm böyle olunca, hadisteki bu sözün te'vili gerekir. Alimler buna bazı cevablar vermişlerdir Bu cevabların birincisi ve en meşhuru, Nadir b. Şümeyl ve ondan sonra gelen alimlerin te'vilidir. Şu mana ile te'vil edilir "Ya Rabbi kötülükle Senin rahmetine yaklaşılmaz." İkincisi, kötülük Senin dergâhına yükselmez; ancak tevhîd kelimesi yükselir, şeklindeki te'vildir. Üçüncüsü, edeb bakımından "Ey kötülüğü yaratan" denmez, her ne kadar kötülüğü yaratan ise de... Nitekim, ey hınzırları yaratan, denmez; her ne kadar hınzırları yaratıcı ise de... Dördüncüsü, Senin hikmetine nisbetle kötülük yoktur; çünkü Sen boşuna bir şey yaratmazsın, diye yapılan te'vildir. Daha doğrusunu Allah bilir. Bunlar, namaza giriş duasında nakledilen zikirler hakkındadır. Tek başına namaz kılan için bütün bu zikirleri söylemek müstehabdır; imama uyanlar eğer imama izin verirlerse, imamın da bunları söylemesi müstehabdır. Fakat irriama izin vermezlerse, imam dualarla namazı uzatmaz, bu dua ve zikirlerden bir kısmını okuyarak kısaltır. İmamın "Veccehtü vechî"den itibaren Mine'l-Müslimîn"e kadar okuyup kısaltması güzel olur. Hafif kılmayı tercih eden münferid tek başına namaz kılan da böyle yapar. Bil ki, bu zikirler, farz ve nafile namazlarda müstehabdırlar. Eğer birinci rekâtta kasden yahud yanılarak bunlar terk edilirse, okunuş yeri kaçırıldığından, ondan sonra okunmazlar. Eğer okunursa, mekruh olur; fakat namaz batıl olmaz. Eğer birinci rekâtta tekbir alıp Kur'an okumaya başladığı sırada yahud "EÛZÜ" yü çekince, zikirleri yapmadığını insan hatırlarsa, dua yerini kaçırdığından artık onları okumaz. Fakat burada da okumuş olursa, namazı batıl olmaz. Şafi'î mezhebine göre, herhangi bir rekâtta imama kavuşan bir mesbûk namazın başından rekât kaçıran, eğer zikirleri yaptığı takdirde fatiha okuyuşunu kaçıracağını kestirirse, Fatiha'yı okur; çünkü Fatiha'yı okumak vacib olduğundan daha kuvvetlidir. Halbuki duayı okumak sünnettir. Hanefi mezhebinde, imama uyanlar Fatiha okumazlar, kıraat yapmazlar, İmamın okuyuşunu dinlerler. Eğer imam gizli okuyorsa, arkasında bulunan mesbûk, "Sübhâneke"yi okuyabilir. Bir mesbûk, kıyam halinde değil de, ya rükû', ya secde, ya da teşeh-hüd halinde imama yetişirse, ihram tekbirini alarak bu yerlerde imama uyar ve imamın getirmekte olduğu teşbihleri yapar. Iftitah duasını burada okumadığı gibi, daha sonra da okumaz. Cenaze namazında Istiftah namaza giriş duasını okumak hususunda alimlerimiz ihtilâf etmişlerdir. Şafi'i mezhebine göre en sahih olan bu duanın okunmayışıdır; çünkü cenaze namazının hafih olarak kılınması esastır. Hanefi'lerde istiftah duası olan "Sübhâneke" okunması evlâdır. Bil ki, istiftah duası sünnettir, vacib değildir. Bunun için terk edilirse, ondan dolayı sehiv yanılma secdesi yapılmaz. İstiftah duasında sünnet olan, gizli okunmasıdır. Eğer aşikâre olarak okunursa, namaz batıl olmaz da mekruh olur. İstiftah Duasından Sonra İstiâze Eûzü Besmele Çekmek Bil ki, istiftah Sübhâneke duasından sonra "Eûzü'' istiâze yapmak; Eûzü Billahi Mineşşeytanirracîm demek ittifakla sünnettir. Bu da Kur'ân okunuşundan öncedir. Allah Teâlâ Hazretleri buyuruyor "Kur'ân okuduğun zaman koğulmuş şeytandan Allaıh'a sığın."[3] Alimlerin çoğunluğuna göre bu ayeti kerimenin manası "Kur'an okumayı dilediğin zaman başlamadan önce istiâze yap Eûzü Billahi Mineşşeytanirracîm" Kovulmuş şeytandan Allah'a üiğımrım söyle. İstiâze için muhtar olan lâfız, "Eûzü billahi mineşşe-ytâni'rracîm"" dır. Ancak, "Eûzü billahi''ssemî'il-alîmi mineşşeytanVrracîm" şeklinde de nakledilmiştir. Kovulmuş olan Şeytandan, Semi' ve Alîm olan Allah'a sığınırım, demektir. Bu türlü istiâze yapmakta bir beis yok ise de, meşhur ve muhtar olan birincisidir. 114- Rivayetimize göre "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, namazda kıraetden önce. "Eûzü billahi mineşşeytâni'rracîm min nefhıhi ve mefsihi ve hemzihi" Kovulmuş şeytandan, onun kibir vermesinden, sarmalatmasından, sarhoşluk vermesinden Allah'a sığınırım" derdi.[4] Bir rivayette de istiâzesi şu idi "Eûzü billâhissemni-alîmimineşşeytânirracîmi, min hemzihi ve nefhıhi ve nefsihi." Bilinmelidir ki, istiâze yapmak Eûzü'yü söylemek imüstehabdır, vacib değildir. İnsan Kur'an okuyacağı zaman bunu terk ederse, günahkâr olmaz ve namazı batıl olmaz; ister kasden terk etsin, ister sehven... Sehiv için de secde yapmaz. Bütün farz ve nafile namazlarda "Eûzü-Taavvüz" getirilmesi müstehabdır. Cenaze namazında ise ihtilâf vardır. Şafi'îlere göre sahîh kabul edilen yine söylenmesinin müstehab oluşudur. Namaz dışında her Kur'an okuyan için de, taavvüz getirilmesi ittifakla yine müstehabdır. Bil ki, taavvüzü söylemek, birinci rekâtta ittifakla müstehabdır. Birinci rekâtta söylenmezse, ikinci rekâtta söylenir. Burada da yapılmazsa, ondan sonra söylenir. Birinci rekâtta taavvüz yapıldıktan sonra ikinci rekâtta yapılıp yapılmayacağı üzerinde iki görüş vardır. Bizim Şafi'î alimlerimizin bu iki görüşlerinden sahîh kabul edileni, ikinci rekâtta da getirilmesinin müstehab oluşudur; ancak ilk getiriliş daha kuvvetlidir. Kıraat gizli yapıldığı bir namazda "Taavvüz" de gizli yapılır. Sesli olarak Kur'an okunan namazda "Taavvüzün" sesli veya gizli olacağı ihtilaflıdır. Alimlerimizden bir kısmı, gizli yapar demiştir. Alimlerin çoğunluğu demişlerdir ki, bu meselede îmam ŞafiTnin iki görüşü vardır Birincisi, gizli veya aşikâre getirilmesi eşittir, bir fark yoktur. "Ümm" kitabında hüküm budur. İkincisi, aşikâre getirilmesi sünnettir. "El-İmlâ" kitabında da hüküm budur. Alimlerimizden bir kısmı da iki görüş ileri sürmüştür Birinci görüş aşikâre söylenmiştir ki, Şeyh Ebû Hamid El-İsferayini bunu sahîh kabul etmiştir. Bu zat Irak'lı alimlerimizin İmamıdır. Bunun arkadaşı el-Mehamilî ve başkaları da aynı görüşe katılmışlardır. Ebû Hüreyre'nin Radıyallahu Anh yaptığı da bu idi. İkincisi de, îbni Ömer'in Radıyallahu Anhüma yapmış olduğu gizli taavvüz getirişidir ki, alimlerimizin çoğunluğuna göre en doğru ve muhtar olan budur. Allah daha doğrusunu bilir. Namazda Taavvüzden Sonra Kur'an Okumak Gerek bizim Şafi'î mezhebimizde ve gerekse diğer mezheblerde, namazda Kur'an okumak, açık ve kesin delillerle ittifak üzere farzdır. Ayrıca Fatiha'yı okumaya gücü yetenin de Fatiha'yı okuması, mezhebimizde farzdır. Hanefî'lerde vacibdir. 115- Sahih olan hadîsle sabittir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur "kendisinde Kur'an'ın Fatiha'sı okunmayan bir namaz, yeterli değildir."[5] 116- Rasûlüllah şöyle rivayet olunmuştur "Fatiha'sız namaz olmaz"[6] Bismillâhirrahmânirrahîm'i okumak da farzdır; çünkü Fatiha'nın başından tam bir ayettir. Hanefî mezhebinde, Fatiha'dan bir ayet olmadığı için ve teberrüken bulunduğu için okunması sünnettir. Yine Fatiha sûresini, mevcut ondört şeddenin hepsi ile okumak vacibdir. Bunların üçü besmelededir, diğerleri de sonraki ayetlerdedir. Eğer namaz kılan kimse, bu şeddelerden birini terk ederse, okuyuşu bâtıl olur. Bir de ayetleri sıra ile ve fasılasız okumak icab eder. Eğer sıra bozulur yahud fasıla verilirse, kıraat sahîh olmaz. Ancak nefes alacak kadar sükût etmek özür sayılır, zarar vermez. İmama uyan kimse, okumakta olduğu Fatiha esnasında imam ile tilâvet secdesi yapsa, yahud imamın âmîn sözünü işiterek kendisi de "âmîn" dese, imamın okuduğu ayetler gereği oiarak Allah'dan rahmet dilese veya rahmet istese, iki görüşten sahîh olan görüşe göre kıraati bozulmaz; çünkü bunlar özür sayılır. Bu hükümler de Şafi'î mezhebine göredir. Hanefîler için bahis konusu değildir. Çünkü imama uyanlar, hanefî mezhebinde, Fatiha okumadıkları gibi kıraat da yapmazlar. Fatiha'yı okurken, mânâyı bozacak ve değiştirecek şekilde i'rab hatası yapan kimsenin namazı bâtıl olur. Eğer mânâ değişmiyorsa, okuyuşu sahîh olur. Mânâyı değiştiren okuyuş "En'amte" kelimesi "en'amtü" şeklinde tâ'nın zammesi ile okunursa "sen nimet verdin" değişerek "ben nimet verdim" olur. Yahud "En'amte" tâ harfinin fethası değiştirilerek "En'amti" bu harfin kesresi ile okunursa, mana hanıma hitab olarak bozulur. Yine "iyyâke na'büdü" ancak sana ibâdet ederiz, manası, kâf harfinin kesri ile "iyyâki na'büdü" şeklinde okunmakla, kadına hitab manasına dönerek, asıl mana değişmiş olur. Manayı değiştirmeyen okuyuş "Rabbil'âlemîn" sözünü, "Rabbürâlemîn" veya "Rabbel'âlemm" olarak okumak. Yahud "Neste'înü"yü, "Neste'îne" yahud "Nesta'îni" şeklinde okumak. Bir kimse, öğrenmeye çalıştıktan sonra ' dad'' harfini telâffuz etmekten aciz kalsa, özürlü sayılacağından Veleddallîn" sözünü, Ve lezzallallîn" olarak okursa, namazı bâtıl olmaz. Aksi halde, bu şekilde yanlış telâffuz edenin namazı, tercih edilen görüşte bâtıl olur. Fatiha'yı okuyamayan kimse, onun miktannea başka bir sûre okur. Kur'ân'dan herhangi bir sûre veya ayet okuyamayan, Fatiha miktannea tesbîh ve tehlîl gibi zikirleri söyler. Eğer zikirlerden de bir şey söyleyemeyecek durumda olur ve öğrenmek için de vakit kalmayacak şekilde daraîmış-sa, kıraat miktarı ayakta durur sonra rükû yapar ve böylece namazı kifayet eder; eğer öğrenmede kusur yapmamışsa... Fakat öğrenmede ihmalkârlık veya kusur etmişse, namazı iade etmesi vacib olur. Hangi durumda olursa olsun, öğrenmeye imkân bulduğu zaman "Fatiha"yı öğrenmesi vacib olur. ' 'Fatiha' 'yi arabca lâfzı ile okumayı beceremeyen kimse, manasını yabancı bir dille okuyabilecek durumda olursa, bu aciz sayıldığı için, yabancı dil ile okuması caiz olmaz. Bunun yerine söylediğimiz şekilde hareket eder. Fatiha okunduktan sonra bir sûre yahud sûrenin bir kısmı okunur ki, Şafi'î mezhebinde sûre okumak sünnettir, Hanefî'lerde vacibdir. Sünnet terk edilirse, namaz sahîh olur ve sehiv yanılma secdesi gerekmez. Namazların farz veya nafile olması da fark etmez. İki görüşten sahîh olan görüşe göre, cenaze namazında sûre okunması müstehab değildir. Çünkü cenaze namazında hafiflik esastır. Namazda insan muhayyerdir; isterse bîr sûre okur, isterse sûrenin bir kısmını okur. Kısa sûreyi okumak, uzun sûreden bu kısa sûre miktannea okumaktan daha faziletlidir. Sonra Mushaf'daki sıra üzere sûreleri okumak müstehab olduğundan, ikinci rekâtta, birinci rekâtta okunan sûreden sonra gelen sûre okunur; fakat buna riayet edilmemiş ise, namaz caiz olur. Sûre Fatiha'dan sonra okunur ki, Şafi'î mezhebinde sünnet, Hanefî'lerde vacibdir. Eğer Fatiha'dan önce sûre okunursa, Şafi'î mezhebine göre bir daha sûre okumak müstehab olmaz. Hanefî mezhebinde, Fatiha'dan sonra sûre okumak vacib olduğundan, burada vacib terk edilmekle sehiv secdesi gerekir. Bu anlatılan müstehab işler, hem imam, hem münferid ve bir de imam gizli okurken imama uyanlar içindir. Amma imam aşikâre okurken ona uyan kimse, eğer imamın okuyuşunu işitiyorsa, Fatiha'dan başka bir şey okumaz; fakat imamın okuduğunu işitemiyor yahud okuduğunu anlamayacak şekilde mırıltısını duyuyorsa, sahîh olan görüşte, başkasının okuyuşunu karıştırmayacak şekilde sûre okuması müstehab olur. Bu hükümler yine Şafi'î mezhebine göredir. Hanefi mezhebinde, imama uyanlar ne fatiha ve ne de sûre okurlar. Sabah ve öğle namazlarında, Tıval-i Mufassal'da Burüc sûresinden, Hücurat'a kadar olan sûrelerden okumak, ikindi ve yatsı namazlarında, Evsat-ı Mufassal'dan Hücurat sûresinden Lem yekûn sûresine kadar okumak, akşam namazlarında da Kisar-ı Mufassal'dan Lem yekûn sûresinden Mushaf'ın sonuna kadar okumak sünnettir. îmam daha hafif namaz kıldırır; ancak cemaatın uzun okumayı tercih ettiklerini biliyorsa, o vakit imam da uzun okur. Cuma günü sabah namazının birinci rekâtında, "Secde" sûresini, ikinci rekâtta "İnsan" sûresini tam olarak okumak sünnettir. Bir kısım insanların yaptığı gibi, bu sûrelerin bir kısmını okumak, sünnete aykırıdır. Bayram ve yağmur duası namazlarının ilk rekâtlarında Fatiha'dan sonra "Kaf" sûresini ve ikinci rekâtlarında da "Kamer" sûresini ve dilerse birinci rekâtta "A'lâ" sûresini, ikinci rekâtta "Gaşiye" sûresini okur ki, bunları okumak sünnettir. Cuma namazının birinci rekâtında "Cuma" sûresini, ikinci rekâtında "Münâfikûn" sûresini okumak sünnettir. Birinci rekâtında "A'lâ" ve ikinci rekâtında "Gaşiye" sûrelerini okumak yine sünnettir. Bu yerlerde, sûreleri tam okumayıp kısaltmaktan sakınmalıdır. Eğer namaz hafifletilmek isteniyorsa, sür'at yapmaksızın arka arkaya okumalıdır. Sabah namazının sünnetinde, birinci rekâtta Fatiha'dan sonra Bakara sûresinin 136. ayetini ve ikinci rekâtta da, AI-i İmrân Sûresinin 64. ayetini okumak sünnet olduğu gibi, birinci rekâtında "Kâfirûn" ve ikinci rekâtında "İhlâs" sûresini okumak da sünnettir. Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu ikisini de yaptığı, Müslim'in Sahih'înde sahîh olarak vardır. Akşamın sünnetinde ve tavaf namazında ve istihare namazında, iki rekâtın birincisinde "Kâfirûn" sûresi ve ikinci rekâtta "İhlâs" sûresi okunur. Üç rekât vitir namazı kılınınca, birinci rekâtta Fatiha'dan sonra "A'Iâ" sûresi, ikinci rekâtta "Kâfirûn" sûresi ve üçüncü rekâtta "ihlâs" sûresi Şafi'îlere göre Muavvizeteyn süreleriyle beraber okunur. Bütün bu söylenenler, Sahîh hadîs kitablarmda ve diğerlerinde meşhur olarak nakledilmiştir. Hadîslerin şöhretinden dolayı, biz onları burada anmadık. Daha doğrusunu Allah bilir. Cuma namazının birinci rekâtında okunması sünnet olan "Cuma" sûresi terk edilmiş olursa, fazileti elde etmek için ikinci rekâtta, "Cuma" sûresi ile "Munafikûn" sûreleri okunur. Bayram namazı, yağmur duası namazı, vitir namazı, sabahın sünneti ve anlattığımız diğer namazlarda da hüküm böyledir; birinci rekâtta sünnet olan okuyuş terk edilirse, ikinci rekâtta, birinci ve ikinci rekâtların sûreleri okunur. Böylece kişinin namazı iki sûreyi de içine almış olur. Eğer cuma namazının ilk rekâtında •'Münâfikûn" sûresi okunur, ikinci rekâtta "Cuma" sûresi okunur ve "Münâfikûn" sûresi iaede edilmez. Buradaki hükümler de Şafi'îlere göredir. Hanefi'lerde, imam kifayet miktarı okuyunca, artık sûre tekrar etmez. Ben, bu meselelerin delillerini "Mühezzeb" adlı kitabın şerhinde uzun boylu beyan ettim. Sahîh hadîsde sabit olmuştur ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, sabah ve diğer namazların ilk rekâtlarında yapmış olduğu uzun okuyuşu, ikinci rekâtta yapmazdı. Alimlerimizin çoğu bunun te'vîline gitmişler ve şöyle demişlerdir Birinci rekâttaki okuyuş, ikinciden uzun yapılmaz. Yine bu alimlerden bir kısmı da, sahîh olan bu hadîsden dolayı demişlerdir ki, birinci rekâtı uzim yapmak müstehabdır. Üçüncü ve dördüncü rekâtların, birinci ve ikinci rekâtlardan daha kısa olmasında alimler ittifak etmişlerdir. Zaten sahih olan, dört rekâtlı namazların üç ve dördüncü rekâtlarında sûre okjunmamasıdır. Sabah namazımda, akşamın ve yatsının ilk iki rekâtlarında aşikâre ve öğle ile ikindi namazlarında, akşamın üçüncü rekâtında, yatsının üç ve dördüncü rekâtlarında gizli okumak hususunda alimler ittifak etmişlerdir. Bir de cuma namazında, iki bayram namazında, teravih ve arkasında kılınan vitir namazında da aşikâre okumak ittifak üzeredir. Tek başına namaz kılan kimse, cehri namazlarda gizli kıraat yapar, muhayyerdir. Ay tutulması halinde aşikâre okumak, güneş tutulmasında gizli okumak sünnettir. Yağmur duası namazında aşikâre okunur, cenaze namazında gizli okunur. Anlattığımız bayram namazları ile yağmur duası dışında gündüz kılınan nafile namazlarda aşikâre kıraat yapılmaz. Geceleyin kılınan nafile namazlarda alimlerimiz ihtilâf etmişlerdir. Bir kısmı aşikâre kıraat yapılmaz, bir kısmı da yapılır, demiştir. Üçüncü görüş ise, her ikisini de yapabilir, şeklindedir. Sahîh olan da budur. Bu hükmü, Kadı Hüseyin ve Beğavî kesin kabul etmişlerdir. Bir adam kaçırmış olduğu gece farz namazını gündüz kaza etse, yahud gündüz kaçırdığı namazı gece kaza etse, acaba kaçırma vaktini mi, yoksa kaza ettiği vakti mi itibar edecektir? Burada iki görüş vardır Makbul olan görüş, kaza vaktini itibar etmektir.. İkinci görüşe göre, mutlak olarak gizli kıraat yapılır. Bil ki, Şafi'î mezhebinde aşikâr yerinde aşikâre okumak, gizli yerinde gizli okumak sünnettir, vacib değildir. Hanefî mezhebinde bu vacibdir. Gizli okunacak yerde aşikâre okunsa, yahud aşikâre okunacak yerde gizli okunsa namaz sahîh olur; fakat tenzihen kerahet işlenmiş olur. Bundan da sehiv secdesi gerekmez. Hanefî mezhebinde vacib terk edildiğinden sehiv secdesi yapmak vacib olur. Kitabın başında beyan ettik ki, namazda meşru' alan zikir ve okuyuşlarda gizlilik ölçüsü, kendi nefsine işittirecek kadar olmaktır. Bir özür olmaksızın kendine işittirmezse, onun hem Kur'ân okuması, hem de zikir yapması sahîh değildir. Alimlerimiz demişlerdir ki, namazda dört sekte duraklama yapmak imam için müstahabdır Bunlardan biri, ihram iftitah tekbiri arkasında yapılır ki, Sübhâneke duası okunsun. İkincisi, Fatiha sûresini tamamladıktan sonra, Fatiha ile "Âmîn" arasında yapılan hafjif sektedir. Bu da, "Âmîn" sözünün Fâtiha'dan olmadığı bilinsin diiyej yapılır. Üçüncüsü, Şafi'î olanlar için imama uyanlar Fâtirjıa okuyabilecek kadar bir müddet imam duraklama sekte yapar. Dördüncüsü, imam sûreyi okuduktan sonra, rükûf a eğiliş tekbîri ile kıraat arasında biraz duraklama yapar. Fatiha sûresi okunduktan sonra "Âmîn" demek müstehabdır. Bunu söylemede çok fazilet ve büyük sevab olduğuna dair sahîh ve meşhur hadîsler çoktur. İnsan ister namaz içinde olsun ve ister dışarda olsun, her okuyucu için Fâtiha'dan sonra "Âmîn" demek müstehabdır. "Âmîn" kelimesinin okunuşunda dört lügat vardır 1- Âmîn = Aamîn, "a" harfini uzatarak ve "m" harfini şeddesiz okuyarak telâffuz etmektir ki, bu okuyuş, dört okuyuşun en fasîh doğru olanıdır. 2- "a" uzatılmayarak ve "m" yine şeddesiz olarak '"Amîn" şeklinde okumaktır, 3- İmale ile okumaktır. 4- "a" yi uzatarak ve "m"yi şeddeleyerek "ÂMMîn" şeklinde okumaktır. İlk iki okuyuş meşhurdur. Üçüncü ve dördüncü şekil okuyuşları Vahidî, Basît adlı kitabın başında hikâye etmiştir. Makbul olan birinci okuyuştur. Ben, "Tehzîbu'1-Esmâ ve'1-Lügat" adlı kitabda, bu lügatları açıklayan, şerh eden, manalarını bildiren, delillerini gösteren ve bunlarla ilgili bulunan hususları uzun boylu yazdım. Namazda, imam, imama uyan ve yalnız başına namaz kılan kimseler için te'mîn Âmîn getirmek müstehabdır. Sesli okuyuş yapılan namazlarda hem imam, hem de imama uyanlar sesli olarak Şafi'î olanlar "Âmîn" derler. Hanefî'ler gizli te'mîn yaparlar. İmama uyanların te'mîn'leri, imamın te'mîn'i ile beraber olması, önce veya sonra olmaması yine müstehabdır. Namazda, te'mînden başka hiç bir yerde imamla beraber söylenecek şey yoktur; ancak "âmîn" demek vardır. Diğer söylenecek şeylerde imamdan geri kalınır. Kur'ân okunurken bazı ayetlerin sonunda şu sözleri söylemek, her okuyucu için hem namaz içinde, hem de namaz dışında sünnettir Rahmet ayeti okununca, Allah Teâlâ'nın fazlından istenir. Azab ayeti okununca, ateşten, yahut azabdan, yahud kötülükten, yahud hoş olmayan şeylerden Allah'a sığınılır. Yahud "AUâhümme innî es'elüke'l-âfiyete" Allah'ım! Senden afiyet isterim" denilir. Yahud bunun üzerine söylenir. Allah Teâlâ'yı tenzîh eden ayet okununca, Allah Teâlâ tenzîh edilerek Sübhânehû ve Teâlâ" O, bütün noksanlıklardan münezzehtir ve yücedir yahud "Tebârekallâhu Rabbü'i-âîemîn" Âlemlerin Rabbı, her şeyden yücedir" yahud "Cellet azametti Rabbinâ" Rabbımızın azameti çok büyüktür yahud bunlara benzer ifade kullanılır. 117- Huzeyfe b. Yeman'dan Radıyallahu Anh rivayet edildiğine gö re şöyle demiştir "Bir gece, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile namaz kıldım. O, Bakara sûresini okumaya başladı. İçimden dedim ki, yüzüncü ayette rükû eder. Sonra devam edip geçince, bu sûreyi bir rekâtta okuyacaktır, dedim. Sonra devam edince, sûrenin tamamında rükû edecektir, dedim. Sonra Al-i îmrân sûresine başlayıp onu okudu. Sonra Nisa Sûresine başlayıp onu okudu. Peygamber ağır ağır okuyor ve içinde tesbîh olan ayete rastlayınca, tesbîh yapıyordu Sübhânellah diyordu. Dua ayetine rastlayınca, dua ediyor ve sığınma gerektiren ayete rastgelince de, istiâze ediyordu kötülüklerden Allah'a sığınıyordu, "[7] Alimlerimiz demişlerdir ki, bu şekilde tesbîh yapmak, duâ etmek ve İstiâze etmek, imam için, imama uyanlar için ve yalnız başına kılanlar için hem namaz içinde, hem de namaz dışında müstehabdır; çünkü bunlar birer duadır; burada "Âmîn" de olduğu gibi hepsi eşit olurlar. "Allah, hakimlerin hakimi değil midir?" ayetini okuyan herkesin Evet, ben buna şahidlik edenlerdenim"[8] ve Şuna gücü yeten insanı yoktan var eden, ölüleri diriltmeye kadir değil mi?" ayetinde[9] Evet, şahidlik ederim" ve "Bundan Kur'an'dan sonra hangi söze iman ederler"[10] ayetinde "Ben, Allah'a iman ettim" ve Yüce Rabbının ismini tesbîh et[11] ayetinde de "Yüce Rabbım, bütün noksanlardan münezzehtir." söylemesi müstehabdır. Bunların hepsini namazda ve namaz dışında söyler. Ben, bunların delillerini, "Et-Tibyan Fî âdâb-i Hamele-ti'1-Kurân" adlı kitabda açıkladım. Rükû Zikirleri Resûlüllah Saîlallahu Aleyhi ve Sellem'den nakledilen sahîh hadîslerle ortaya çıkmıştır ki, Peygamber rükû'a varmak için tekbîr alırdı ve bu sünnettir. Eğer tekbîr terk edilirse, tenzihen mekruh olur, namaz da bâtıl olmaz ve sehiv secdesi gerekmez. Namaz içinde olan diğer bütün intikal tekbirleri de böyledir; ancak ihram iftitah tekbîri rükündür, bunsuz namaz olmaz. Namaza giriş babının başında, namaz tekbîrlerinin sayısını biz bildirdik. İmam Ahmed'den rivayete göre, bunların hepsi vacibdir. Tekbîri uzatmak müstehab olur mu? Bu hususta Safi'î için iki hüküm vardır; bunlardan en sahîh olan ve kabul edilen, rükû yapanlar seviyesine ulaşıncaya kadar tekbîri uzatmanın müstahab oluşudur. Namazdan zikirsiz olarak boş zaman geçmesin diye böylece tekbîr arkasından rükû tesbîhlerine başlanır. Fakat İhram tekbîri böyle değildir; bunda sahîh olan, uzatmayı terk edişin müstahab bulunuşudur. Çünkü tekbîr üzerinde niyete ihtiyaç vardır. Tekbîr uzatılınca, insana zorluk verir; kısaltılınca ona kolay gelir. Diğer ihramdan başka olan tekbirlerin izahı da hep böyledir. Bunların açıklaması "İhram Tekbîri" babında geçmiştir. Rükü'da Okunacak Duâ Ve Zikirler Rükû edenler seviyesine ulaşılınca üç kerre "Sübhâne Rabbiye'î-Azîmi" Büyük Rabbım, noksanlardan münezzehtir. söylenir. 118- Hüzeyfe'nin rivayet ettiği hadîsinde, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in okumuş olduğu Bakara, Nisa ve Al-i İmrân sûrelerinden sonra yaptığı uzunca rükû'unda "Sübhâne Rabbiye'l-Azîmi" demiştir.[12] 119- Peygamber şöyle buyurduğu nakledilmiştir "Sizden biriniz, üç kerre Sübhâne rabbiye'1-azîm dediği zaman onun rükû'u tamam olmuştur. "[13] 120- Hazreti Aişe'den Radıyallahu anha sabit olmuştur ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, rükû'unda ve secdesinde şöyle derdi "Sübhânekellâhümme rabbenâ ve bihamdikelîahümme'ğfir lî" Ey Rabbım iz olan Allah'ım! Sana hamd ederek Seni noksanlardan tenzih ederim. Allah'ım!, beni mağfiret buyur.[14] 121- Hazreti Ali'den Radıyallahu Anh sabit olmuştur ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem rükû yaptığı zaman şöyle derdi "Allâhümme leke rekâ'tü ve bike âmentü ve leke eslemtü haşe'a leke şem'î ve basarî ve muhhî ve azmi ve asabt" Allah'ım!, Senin için rükû ettim, Sana iman ettim, Sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim ve sinirim Sana huşu' tazim etmiştir.."[15] Sünen kitablannda şu şekilde de naklolımmuştur "Kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim ve yürüyen ayağım, Alemlerin Rab-bı olan Allah'a huşu' etmiştir." 122- Hazreti Aişe'den Radıyallahu Anha sabit olmuştur "Resûlül-Iah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Rükû'unda ve secdesinde şöyle söylerdi "Sübbûhun kuddûsün, rabbü'l-meîâiketi ve'r-rûhi" Cebrail'in ve meleklerin Rabbi SÜBBÛH'dur. Kötü şeylerden münezzehtir. KUDDÛS'dur her noksan şeyden münezzehtir."'[16] 123- Avf b. Malik'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir "Ben Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile bir gece namaza kalktım. O da namaza durdu ve Bakara sûresini okudu. Rahmet âyetine her varışta durakladı ve duâ etti. Azab âyetine her varışında da durakladı ve Allah'a sığındı Eûzü Billahi, dedi. Sonra kıyamı miktannca rükû yaptı. Rükû'unda şöyle diyordu "Sübhâne zi'l-ceberûü ve'1-melekûti ve'1-kibriyâi ve'1-azameti" Üstünlük, izzet, ululuk ve azamet sahibi yüce Allah bütün noksanlıklardan münezzehtir. Sonra secdesinde de aynı sözleri söyledi."[17] 124- İbni Abbas'dan Radıyallahu Anhüma rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu "Rükû'a gelince, orada Rab Teâlâ'yı tazim ediniz "Sübhâne Rabbiyel'âzîm" Yüce Rabbım, noksanlıklardan münezzehtir deyiniz.""[18] Bil ki, bu son hadîs, bu bölümün asıl maksadını teşkil eder. Bu maksad da, hangi lâfızla olursa olsun, rükûda, noksanlıklardan münezzeh olan Rab Teâla Hazretlerini tazim etmek, onu yüceltmektir. Ancak en faziletli olanı, bu zikirlerin hepsini bir araya getirip söylemektir. Bunu da başkasına eziyet vermemeye imkân bulunduğu zaman yapmalıdır. En önce teşbih yapılmalı, diğer duaları sonra okumalıdır. Kısaltmak isteniyorsa, yalnız tesbîh yapmalı. Teşbihin kemal bakımından en azı, üç teşbihtir. Eğer bir defa söylemek suretiyle tesbîh yapılırsa, tesbîhin aslı işlenilmiş olur. Bu teşbihlerin bir kısmı yapılırsa, diğer vakitlerde öteki teşbihleri yapmak müs-tehabdır. Böylece her vakitte değişik tesbîh ve dualar yapılarak bütünü söylenmiş olur. Böylece bütün bablardaki zikirleri yapmak uygundur. Bize ve alimlerin çoğunluğuna göre, rükû'da zikir sünnettir. Bir kimse, kasden veya yamlarak bu zikri terk ederse, namazı bâtıl olmaz, günahkâr da olmaz ve sehiv secdesi de gerekmez. İmam Ahmed b. Hanbel ve bir takım ulemâ, bu zikirlerin vacib olduğunu söylemişlerdir. Bu zikirleri yapmaya sahîh ve açık hadîslerle emredildiği için, namaz kılanın buna devam etmesi uygundur. Nitekim "Rükûa gelince, orada Rab Teâlâ'yı tazım ediniz," hadîsi bunu emretmektedir. Geçen diğer hadîsler de böyledir. Bunu yapmakla, alimlerin ihtilâfından çıkılmış olur. Allah o alimlere rahmet etsin. Daha doğrusunu Allah bilir. Rükû'da ve secdede Kur*an okumak mekruhtur. Gerek Fatiha ve gerekse ondan başka sûre veya âyetler okunursa, namaz bâtıl olmaz. Bazı alimler . ise, Fatiha okunmakla namaz bâtıl olur, demişlerdir. 125- Hazreti Ali'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir "Rüküda yahud secdede iken, Kur'an okumamı, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana yasakladı."[19] 126- İbni Ömer'den Radıyallahu Anhüma rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu "Dikkat edin! Rükûda yahud secdede iken Kur'an okumam, bana yasaklanmıştır. "[20] Rükü'dan Başını Kaldırdığı Ve Doğrulduğu Vakit Okunacak Dualar Ve Zikirler Rükû'dan başım kaldırırken "Semi'allâhü limen hamideh". Allah, hamdedenin hamdini kabul eder ve onu mükâfatlandırır" demesi sünnettir. Eğer bunun yerine "Men hamidellâhe semi'a lehu" Kim Allah'a hamd ederse, Allah kabul eder ve onu mükâfatlandırır" denirse caizdir. Ümm adlı kitabda Şafi'î bunu delillendirmiştir. Rükûdan kalkıp tam doğrulunca şöyle der "Rabbena îeke'l-hamdü haniden kesîran tayyiben mübâreken fîhi miî'-esşemâvâti ve miVeîarzı ve mil'e mâ beynehümâ ve miî'e mâ şi'te min şey'in ba 'du ehîessenâi ve'î-mecdi ehakku mâ kâîe'1-abdu ve küîîünâ leke abdun lâ mâni'a limâ a'tayte ve la mu'tıye Uma mena'te ve lâ yenfe'u zelceddi minke'l-ceddü." Ey Rabbimiz! Hamd sanadır. Öyle ki, gökler dolusu, arz dolusu, bunların ikisi arası dolusu ve bundan öte dilediğin şey dolusu bulunan ve kendisinde bereket olan tertemiz, çok çok hamd olarak... Şeref ve övgü sahibi Allah, kulun dediğinden daha ziyadesine müstehakdır. Hepimiz, Sana kuluz. Verdiğini engelleyici yok, engellediğini de verecek kimse yok... Varlık sahibine varlığı fayda vermez, varlık ve fayda Sendendir." 127- Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir. "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, rükûdan belini kaldırdığı zaman "Semi'allâhu limen hamiden" Allah, kendisine hamd edenin hamdini kabul eder ve onu mükâfatlandırır derdi. Sonra ayakta durunca 'Rabbena leke'1-hamd" Ey Rabbimiz, hamd Sanadır derdi."[21] Bir takım rivayetlerde de "Ve îeke'î-hamd" şeklindedir ve harfi ilâvesi vardır, ikisi de güzeldir. Bu şekil, Buharî ve Müslim'de, ashabdan çok kimseler tarafından nakledilmiştir. 128- Ali ve İbni Ebî Evfa'dan Radiyallahu anhüma şöyle rivayet edilmiştir "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, başını Çaldırdığı zaman "Semi'allâhu limen hamidehu rabbenâ îeke'l-hamdü mH'essemâvati ve mil'el-arzı ve mil'e mâ şi'te min şey'in ba'du" Allah kendisine hamd edenin hamdini kabul eder ve onu mükâfatlandırır. Ey Rabbimiz, gökler dolusu, arz dolusu ve bundan öte dilediğin şey dolusu hamd sanadır" derdi.[22] 129- Ebû Sa'îd El-Hudrî'den Radıyallahu Anh rivayet edilmiştir ki "Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, başını rükû'dan kaldırdığı zaman, şöyle derdi "Aîlâhümme rabbenâ leke'l-hamdü mil'essemâvâti ve'1-arzı ve mil'e mâ Şi'te min şey'in ba'du. Ehîessenâi ve'î-mecdi ehakku mâ kâîeî-abdu ve kulluna leke abdun. Aîlâhümme lâ mani'a limâ a'tayte ve lâ mu'tıye limâ mena'te velâ yenfa'u ze'î-ceddi minke'l-ceddü" Ey Rabbimiz, semavat ve arz dolusu, ve bundan öte dilediğin şey dolusu hamd Sana'dir. Şeref ve övgü sahibi Allah, kulun dediğinden daha ziyadesine müstahaktır. Hepimiz Sana kuluz. Allah'ım! Senin verdiğini engelleyici yok; engellediğini de verecek kimse yok... Varlık sahibine varlığı fayda vermez; varlık ve fayda sendendir."[23] 130- İbni Abbas'ın Radıyallâhu Anhüma rivayetinden nakledildiğine göre şöyledir "Rabbena İeke'l-hamdü miî'essemâvâti ve mil'el-arzı ve mâ beynehumâ ve mil'e mâ şi'te min şey'in ba’du." Ey Rabbimiz, gökler dolusu, arz dolusu ve ikisi arası kadar ve bundan öte dilediğin şey dolusu kadar hamd sanadır."[24] 131- Rifa'a b. Rafi' Ez-Zurkî'den Radıyallâhu Anh rivayet edildiğine göre şöyle demiştir "Birgün biz, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in arkasında namaz kılıyorduk. Rek'attan başını kaldırınca şöyle dedi 'Semi'allahu limen hamideh" Allah, kendisine hamd edenin hamdini kabul eder ve onu mükâfatlandırır. Onun arkasında olan bir adam da şöyle dedi "Rabbena ve İeke'l-hamdü hamden kesîren tayyiben mübâreken fîhi" Ey Rabbimiz! Kendisinde bereket olan, tertemiz çok çok hamd da Sana'dır... Peygamber namazdan dönünce; konuşan kimdir? buyurdu. Adam Ben, dedi. Peygamber buyurdu - Ben, otuz küsur melek gördüm ki, sevabı hangisi daha önce yazacak diye acele ediyorlardı."[25] Rükûdaki zikirler babında beyan etmiş olduğumuz üzere, bu zikirlerin hepsini bir araya getirmek müstehabdır. Kısaltmak isteyen kimse "Semi'allahu limen hamideh - Rabbena İeke'l-hamdü miî'essemâvâti ve mil'el-arzı ve mâ beynehumâ ve mil'e mâ şi'te min şey'in ba'du” Daha çok kısaltmak istiyorsa "SEMİ'ALLÂHÜ LÎMEN HAMİDEH - RABBENA LEKELHAMD" kadarını söyler. Bundan daha azı yoktur. Bil ki, bu zikirlerin hepsi, hem imam, hem cemaat ve hem de yalnız başına kılan için müstehabdırlar. Ancak imam, cemaatın uzatmaya rızası bulunduğunu biliyorsa bu zikirleri yapar; aksi halde kısaltır. Daha önce söylendiği gibi, bu zikirler sünnettir; vacib değildir. Bunlar terk edilirse, tenzihen mekruh olur ve sehiv yanılma secdesi de yapılmaz. Rükûda ve secdede Kur'an okumak mekruh olduğu gibi, rükûdan kalkıp durulduğu zaman da mekruh olur. Daha doğrusunu Allah bilir. Secdede Okunacak Dualar Ve Zikirler Rükû'dan kalkıp doğrulunca, gereken zikirler tamamlanarak alın yere konuncaya kadar uzatılan bir tekbirle secdeye varılır. Bu tekbirin sünnet olduğunu daha önce söylemiştik. Bunu terk etmekle namaz bâtıl olmaz ve sehiv secdesi de gerekmez. Secdeye kapanınca, secde zikirleri yapılır ki, bunlar çoktur 132- Bunlardan biri, daha önce Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem'in namazda rükû şekli ile ilgili Huzeyfe'den naklen rivayet edilen şu hadîstir "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bir rekâtta Bakara, Nisa ve Al-i îmrân Sûrelerini okurken, her rahmet âyetine gelince, duâ ederdi ve her azab âyetine gelince de istiâze yapardı Eûzü billahi - Allah'a sığınırım derdi. Huzeyfe dedi ki Sonra Peygamber secde edip şöyle dedi "Sübhâne rabbiye'1-a'lâ" Yüce Rabbim noksanlardan münezzehtir. Peygamberin secdesi, ayağa kalkmasına yakın olmuştu. "[26] 133- Hazreti Aişe'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Rükû'unda ve secdesinde şunu çok söylerdi "Sübhânekellâhümme Rabbena ve bihamdike allâhümmeğfir lî" Rahmimiz olan Allah'ım! Sana hamd ederek Seni noksanlardan tenzih ederim; Allah'ım! Beni bağışla..”[27] 134- Hazreti Aişe'den Radıyallâhu Anha daha önce rükû babında zikrettiğimiz şu hadîs rivayet edilmiştir "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, rükû'unda ve secdesinde "Sübbûhım kuddûsün rabbü'l-melâiketi verrûhi" Meleklerin ve Cebrail'in Rabbi, noksanlardan, kötü şeylerden münezzehtir" söylerdi.[28] 135- Hazreti Ali'den Radıyallahu Anh rivayet edilmiştir "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, secde yaptığı zaman şöyle derdi "Allâhümme leke secedtü ve bike âmentü ve leke eslemtü secede vechî lillezîhalekahu ve savverahu ve şakka sem 'ahu ve basarahu. Tebârekellâhu ahsenü'l-hâlikîn." Allah'ım! Sana secde ettim, Sana imân ettim, Sana boyun eğdim. Yüzüm, kendisini yaratana, kendisine şekil verene, kulağına ve gözüne duygu verene secde etti. Şekil verenlerin en güzeli olan Allah, ne yüce olmuştur!. .[29] 136- Rükû bahsinde daha önce yazdığımız Avf b. Malik'den sünen kitablannda mervi şu sahîh hadîs naklolunmuştur "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, uzunca yapmış olduğu rükû'unda şöyle diyordu "Sübhâne zi'1-ceberûti ve'1-melekûti ve'1-kibriyâi ve'1-azameti Üstünlük, izzet, ululuk, ve azamet sahibi Allah, noksanlardan münezzehtir” sonra secdesinde aynı sözleri söyledi. "[30] 137- Sünen Kitablannda rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur "Sizden biriniz secde ettiği zaman, üç kez "Sübhâne rabbiye'1-a'lâ" Yüce Rabbım noksanlardan münezzehtir desin. Bu kadarı teşbihin en azıdır. "[31] 138- Hazreti Aişe'den Radıyallahu Anha rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir "Bir gece Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i aradım. Sonra yerinde bulamayınca araştırdım. Bir de gördüm ki, rükûda yahud secdede şöyle diyor "Sübhâneke ve bihamdike lâ ilahe illâ ente" Sana hamd ederek Seni teşbih ederim, Senden başka İlâh yoktur." Müslim'de diğer bir rivayet şöyledir "Peygamberi arayıp yoklarken elim ayaklarının iç kısmına dokundu ki, o esnada Peygamber secdedeydi* ayakları dikilmiş durumda idi, şöyle diyordu "Allâhümme eûzü binzâkemin sahatike ve bimuâfâtike min ukübetike ve eûzü bike minke. Lâ uhsîsenâen aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsike" Allah'ım! Senin gazabından rızâna, azabından afiyetine sığınırım. Yine Senden intikamından Sana sığınırım. Sana yaraşır şekilde Seni övemem, Sen kendini övdüğün şekilde övgüye müstehaksın."[32] 139- îbni Abbas'dan Radıyallahu Anhüma rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur "Rükû'a gelince, orada Rab Teâlâ'yı tazim ediniz; secdede ise, tam bir gayretle duâ ediniz, çünkü duanız sizin için kabul olunmaya lâyıktır."[33] 140- Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu "Kul secde halinde iken, Rabbının rahmetine en yakın bulunduğu haldir; o halde duayı çok yapınız.”[34] 141- Yine Ebû Hüreyre'den Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, secdesinde şöyle derdi "Allâhümmeğfir lî zenbî küllehu dikkahu ve cillehu ve evvelehu ve âhirahu ve al'âniyyetehu ve sirrehu" Allah'ım!Günahlarımın hepsini mağfiret buyur; azını ve çoğunu, öncekini ve sonrakini, gizlisini ve aşikârını.,.[35] Bilinmelidir ki, baştan beri kaydetmiş olduğumuz zikirlerin hepsini bir araya getirerek secdelerde onları söylemek müstehabdir. Eğer bir vakitte bunları söylemek mümkün olmazsa, muhtelif vakitlerde bunlar söylenir. Nitekim geçen bablarda bu hususu beyan etmiştik. İnsan bunlardan kısaltma istediği zaman, az dua ile teşbihleri yerine getirir ve önce teşbihleri yapar, sonra duayı... Secde ile ilgili hükümler, rükû zikirlerinde anlattığımızın aynıdır. Yine secdede Kur'an okumak, rükûda olduğu gibi mekruhtur, diğer hususlar da aynıdır. Namazda kıyam ve sucûddan hangisi daha faziletlidir? konusunda alimler ihtilâf etmişlerdir, imam Şafi'î ve ona uyanların görüşü, kıyamın daha faziletli oluşudur. Çünkü Müslim'in Sahîh'inde Peygamberin Sallal-lahu Aleyhi ve Sellem şu hadîsi vardır "Namazın en faziletlisi, kıraati uzun olandır." Bunun manası, kıyamın uzunluğudur. Çünkü kıyamın kunût ve zikri, Kur'an'dır. Secdenin zikri ise, tesbîhdîr; Kur'an, tesbîhden daha faziletlidir. O halde, Kur'an ile uzatılan kıyamda fazilet vardır. Bazı alimler de, secdenin daha faziletli olduğu görüşündedirler. Çünkü daha önce geçen hadîsi şerifte Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur "Kulun Allah'a rahmetine en yakın bulunduğu hal, secde halidir." İmam Ebû îsa Et-Tirmizî kitabında demiştir ki; Bu konuda ilim sa-hibleri ihtilâf etmişlerdir. Bir kısmı demiştir ki, namazda kıyamı uzatmak, rükû ve secdeyi çok yapmaktan daha faziletlidir. Bir kısmı da Rükû ve secdeyi çok yapmak, kıyamı uzatmaktan daha faziletlidir, demişlerdir. İmam İbni Hanbel, bu konu ile ilgili iki ayrı hadîs rivayet etmişse de, bu hususta bir hüküm vermemiştir. İshak İbni Raheviye demiştir ki Gündüz Namazlarında, rükû ve secdeyi çok yapmak, geceleyin ise kıyamı uzun yapmak daha faziletlidir. Ancak bir insanın gece namazında vird edindiği bir okuyuşu varsa, bu kimse hakkında rükû ve secdeyi çok yapmak bana daha güzel gelir; çünkü âdeti üzerine ziyade yapmış olur. Rükû ve secde çokluğu ile kâr elde etmiş sayılır. Buna karşı Tirmizî şöyle der îshak bu sözü şundan söylemiştir Çünkü, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gece namaz şeklini ve kıyamın uzunluğunu anlatmıştır. Peygamberin gündüz namazına gelince, burada geceleyin olduğu gibi, kıyamın uzatıldığı vasfedilmemiştir. İnsan tilâvet secdesi yaptığı zaman, namazın secdesinde yapılması olan anlattığımız teşbihleri yapması müstehabdır. Yine şöyle demesi de müs-tehabdır "Allâhümmec'alhâ lî indeke zühren va'zim lî bihâ ecren ve da'anni bihâ vizren ve tekabbeîhâ minnîkemâ tekabbeltehâ min dâvude aleyhis-selâm. Allah'ım! Bu secdeyi katında benim için makbul bir sevab kıl ve bunun sebebiyle bana büyük mükâfat ver, bu yüzden günahımı düşür ve Dâvud Aleyhisselâm'dan bunu kabul ettiğin gibi, benden de bunu kabul et." Şöyle de diyebilir, bu da müstehabdır "Sübhâne rabbinâ in kâne va'dü rabbinâ lemef'ûlâ" Rabbimiz, Seni tenzîh ederiz; Rabbimizin va'dı, muhakkak gerçekleşegelmiştir. "[36] İmam Şafi'î bu son şekli de esas kabul etmiştir. 142- Hazreti Aişe'den Radıyallahu Anha rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Kur'an tilâvet secdesinde şöyle derdi "Secede vechîlillezîhalekahu veşakka sem'ahu ve basarahu bihavli-hi ve kuvvetihi" Benim yüzüm varlığım, O Allah'a secde ettti ki, kuvvet ve kudreti ile beni yaratmış, kulağımı işitir, gözümü de görür yapmıştır."[37] Tirmizî demiştir ki, bu hadîs sahîhdir. Hakim, rivayetinde şu ziyadeyi yapmıştır "Fetebârekellâhu ehsenu'l-hâlikîn." Şekil verenlerin en güzeli olan Allah, bütün noksanlıklardan münezzehtir." Bu ziyade, Sahîhayn'm Buharı ve Müslim'in şartlarına göre sahîh-tir. Daha önce naklettiğimiz şu hadîsi, Tirmizî hasen bir isnadla ibni Ab-bas'ın Radıyalİahu Anhüma rivayetinden merfû’ olarak bunu naklet-miştir. Hâkim de, bu sahîh hadîstir demiştir. Secdeden Baş Kaldırılınca Ve İki Secde Arasındaki Oturuşda Okunacak Dualar Ve Zikirler Secdede eller kaldırılmadan önce baş kaldırılırken tekbîre başlayıp tekbîri oturma haline kadar uzatmak sünnettir. Biz, tekbîrlerin namazdaki sayısını, tekbîri uzatmadaki ihtilâfı ve onu batıl kılan şeyi, daha önce anlatmıştık. İnsan tekbîri getirdikten sonra doğrulup oturunca, sünnet olan, Ebû Davud, Tirmizî, Nese'î, Beyhakî ve diğer sünenlerde rivayet edilen duayı okumaktır. Bu da, Hazreti Huzeyfe'den Radıyalİahu Anh rivayet edilen hadîstir ki, daha önce, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gece namaza kalkışında, Bakara, Nisa ve Al-i İmrân sûreleri ile uzun boylu kıyam ile kıldığı namazda, Rükû'u, secdesi ve kıyamı geçmişti. 143- Huzeyfe Radıyalİahu Anh demiştir ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, iki secde arasında oturunca şöyle buyururdu "Rabbî'ğfir lî, Rabbiğfir lî Allah'ım beni bağışla, Allah'ım beni bağışla... secdesi kadar da otururdu. "[38] 144- îbni Abbas Radıyalİahu Anhüma teyzesi ve müminlerin annesi Meymûne'nin Radıyallahu Anha evinde gece kaldığı zaman, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gece kıldığı namazını anlatırken şöyle demiştir Peygamber, secdeden başını kaldırdığı zaman "Rabbîğfir lî, Verhamnî, vecbürnî, verfa'nî, verzuknî, vehdinî" Rabbim,benİ bağışla! Bana merhamet et, beni düzelt, beni yükselt, bana nzik ver ve bana hidayet ihsan et..." buyururdu. Ebû Davud'un rivayetinde ise, "Ve afinî" Bana afiyet ver" ilâvesi vardı. Bu hadîsin isnadı Hasen'dir. En doğrusunu Allah bilir.[39] însan namazın ikinci secdesini yaptığı zaman, birinci secdede söylediği teşbihleri aynen söyler. îkinci secdeden tekbir ile başını kaldırdığı zaman, hareket halinde olan azalan sükûn bulacak şekilde, istirahat için hafif bir oturuş yapar sonra secdeden kalkarken aldığı tekbîri, tâ ayakta doğrulun-caya kadar ikinci rekâta kalkar. Bu tekbîri uzatma, "ALLAH" lâfza-i Celâl'in "L" harfinden sonra olur. Böyle yapılış bizim Şafi'î imamlarımıza göre en sahih olanıdır. Hanefî mezhebinde, ikinci secdeden baş kaldırıldıktan sonra doğrudan doğruya tekbîrle ikinci rekâta kalkılır, istirahat yapılmaz. Yine bizim Şafiî imamlarımızın ikinci bir görüşü var Secdeden tekbirsiz baş kaldırılarak biraz oturulduktan sonra tekbîr getirilerek ayağa kalkılır. Üçüncü bir görüş de şu; İkinci secdeden tekbir getirilerek kalkılıp biraz oturulur ve tekbîr kesilir. Sonra tekbîrsiz ayağa kalkılır, Bu yerde iki tekbîr getirilmemesi hususunda ihtilâf yoktur; ancak imamlarımız demişlerdir ki, birinci şekilde hareket etmek, namazın bir kısmı zikirden boş kalmaması İçin, daha iyidir. Bilinmelidir ki, Şafi'î mezhebinde bu istirahat oturuşu, Buharf nin Sahîh'inde sabit olmuş sahîh sünnettir. Aynı zamanda, Resûlüllah SaHalla-hu Aleyhi ve Sellem'in işi olarak diğer kitablarda da vardır. Bu sahîh sünnetten dolayı, bizim mezhebimizde Şafiîlerde müstehab olmuştur. Sonra namazda ikinci secdeden ayağa kalkılacağı her namazda, bu secde arkasında bu istirahat müstahabdır; ancak namazda yapılan tilâvet secdesi arkasında bunu müstahab görmeyiz. En iyisini Allah bilir. Namazın İkinci Rek'âtının Zikirleri Anlattığımız şekilde birinci rekâtta yapılan zikirler, aynen ikinci rekâtta da, farz ve nafile namazlar için olduğu gibi yapılır; yalnız şunlar yapılmaz 1- Birinci rekâtta namaza giriş için alınan tekbîr, rükündür İkinci rekâtta durum böyle değildir. İkinci rekâtın evvelinde tekbir yoktur. Bundan önce olan tekbîr, secdeden kalkmak içindir ve bu da sünnettir. 2- Birinci rekâtta okunan istiftah sübhaneke duası, ikinci rekâtta okunmaz. 3- Birinci rekâtta ihtilafsız olarak istiâze yapibr. Eûzü çekilir. Halbuki ikinci rekâtta bunun getirilmesi ihtilaflıdır. Sahîh olan da Şafi'i mezhebinde getirilmesidir. 4- Sahîh kabul edilen görüşe göre, ikinci rekâtta yapılan kıraat birinci rekâtta yapılandan daha az olmalıdır. Burada da, daha önce anlattığımız şekilde ihtilâf vardır. Sabah Namazında Kunüt Bil ki, sabah namazında kunût rükûdan kalkışta duâ, Şafi'î mezhebine göre şu hadîs-i şerife binaen sünnettir 145- Enes'den Radiyallahu Anh rivayet edilmiştir "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, dünyadan ayrılıncaya kadar, sabah namazında "KUNÛT" yapmıştır." Bunu, Hâkim Ebû Abdullah, "Kitab-ı Erba'în"de rivayet etmiş ve sahîh hadisdir, demiştir.[40] Bil ki, bize göre Şafi'î mezhebinde sabah namazında "Kunût" meşrudur ve müekked sünnettir. Bunu terk edenin namazı kabul olmaz; fakat kasden veya yanılarak terk edilmesiyle Şafi'îlerce sehiv secdesi yapılır. Beş vakit namazdan sabah namazının dışındaki namazlarda "kunût" yapılır mı? hususunda İmam Şafi'î için Allah ona rahmet etsin üç görüş vardır 1- Bunlardan en sahîh ve meşhur olan birinci görüşe göre, müslümanlara umumî bir musibet geldiği zaman "Kunût" yaparlar, değilse yapmazlar. 2- Musîbet gelsin veya gelmesin mutlak olarak "kunût" yaparlar. 3- ister musîbet olsun, ister olmasın, sabah namazından başka diğer dört vakit namazda "kunût" yapılmaz. En doğrusunu Allah bilir. Yine bize göre, ramazan ayının son yarısında, vitir namazının son rekâtında "Kunût" yapmak Şafiî mezhebinde başka bir görüşte de, ramazan ayının tamamında vitir namazında "Kunût" yapılır. Üçüncü bir görüşte de, yıl boyunca kunût yapılır. Ebû Hanife'nin Allah ona rahmet etsin mezhebi de budur. Ancak Şafii mezhebinde âdet edinilen birinci görüştür. En iyisini Allah bilir. Bize göre, sabah namazında "kunût" yapmanın yeri, ikinci rekâtta rükûdan kalktıktan sonradır. İmam Mâlik Allah ona rahmet etsin demiştir ki, rükûdan önce "kunût" yapılır. İmamlarımız demişlerdir ki, bir Şafi'î, rükûdan önce kunût yapmış olursa, sahîh görüşe göre bu sayılmaz. Fakat sayıldığına dair mezhebimizde de bir görüş vardır. Bununla beraber en doğrusu, rükûdan sonra o kunût iade edilir ve yanılma sehiv secdesi yapılır. Secde yapılmaz da denmiştir. Kunût duasının lâfzına gelince; o da, sahîh bir isnadla Ebû Davud, Tirmizî, Nese'î, İbni Mace, Beyhakî ve bunlardan başka sünenlerde bize rivayet edilen sahîh hadîsdeki şu ifadedir 146- Hasan İbni Ali'den Radıyallahu Anhüma rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir "Vitir namazında söylediğim şu sözleri, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana öğretti "Allahümmehdinîfîmen hedeyte* ve âfinî fîmen âfeyte. Ve tevellenî fîmen tevelîeyte ve bârik lî fîmâ a'tayte. Ve kmî şerre mâ kazayte. Fein-neke takzî ve lâ yukzâ aleyke ve innehû lâ yezillü men vâleyte. Tebârekte Rabbena ve teâleyte" Allah'ım! Beni, kendilerine hidâyet ihsan buyurduklarınla Peygamberler, salihler ve şehidlerle beraber hidâyette daim kıl. O kendilerine dünya ve ahirette afiyet verdiklerinle beraber bana afiyet ver. Beni, koruduğun kimselerle bir arada koru. Verdiğin şeyde bana bereket ihsan et. Hükmettiğin kötü şeyden beni koru; zira Sen hüküm verirsin, Senin hükmün üzerine çıkılmaz. Muhakkak ki, Senin himaye ettiğin zelil olmaz. Ey Rab-bımız! Yücesin, münezzehsin..."[41] Beyhakfnin anlattığı bir rivayet de şöyle Ebû Talib'in oğlu Alî'nin Radıyallahu Anh oğlu Muhammed bin Hanefiyye demiştir Bu dua, o duadır ki, benim babam sabah namazının kunûtunda bunu okurdu. Bu duanın sonunda "AUahümme Salli Alâ Muhammedin ve ala âli Muhammedin ve sellem" Allah'ım! Muhammed'c ve Muhammed'in âline rahmet et ve selâmet ver demek, müstahabdır. Neseî'nin, hasen bir isnadla bu hadîsi rivayetinde "Ve Sallallahu Alen-nebiyyi Allah Peygambere rahmet etsin" şeklindedir. Alimlerimiz demiştir ki, bir kimse, Ömer ibni Hattab'dan Radıyalla-hu Anh rivayet edilenle kunût yaparsa, güzel olur. O, sabah namazında rükûdan sonra kunût yaptı ve şöyle dedi "Allahiimme innâ n^steînüke venestağfirüke velânekfürüke venü'-minü bike venahle'umenyefcuruke. Allahümme iyyâke na'budü veleke nusallî ve nescüdü ve ileyke nes'â ve nahfidü. Nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne ^zâbekelcidde bllküffâri mülhikun. Allahümme azzibil ke-feretellezîne yesuddüne an sebîtike ve yükezzibûne rüsüleke ve yukâtilûne evliyâeke. Allâhümmeğfir lilmü'minine vel mü'minâti ve'1-müslimfne vel-müslimât. Ve aslın zâte beyninim ve ellif beyne kuîûbihim. Vec'al fî kulübihimu'î-îmâne ve'1-hikmete ve sebbithüm alâ milleti Resûlilîahi Sallallahu Aleyhi ve Seîleme ve evzi'hüm en yûfû biahdikelîezî âhedtehüm aleyhi Vensurhüm alâ adüvvike ve adüvvihim. İlâhelhakkı, vec'aînâ minhüm" Allah'ım! Biz, Senden yardım isteriz ve bağışlamanı dileriz, nimetlerini inkâr etmeyiz. Sana iman ederiz, Sana isyan edeni terk ederiz. Allah'ım! Ancak Sana ibâdet ederiz, rızan için namaz kıiar ve secde ederiz. Rızan için çalışır ve koşarız. Senin rahmetini umarız ve azabından korkarız. Gerçek Senin azabın elbette kâfirlere erişecektir. Allah'ım! Senin yolundan çeviren, peygamberlerini yalanlayan ve velilerini öldüren kâfirlere azab ver. Allah'ım! Mü'min erkeklerle mü'min kadınları, müslüman erkeklerle müslüman kadınları bağışla ve aralarını düzelt, kalblerini birleştir, kalb-lerine imân ve hikmet ver, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dini üzere onları sabit kıl, kendilerinden almış olduğun sözü yerine getirmeye dair kendilerine ilham ver; onları Senin düşmanlarınla kendi düşmanlan üzerine muzaffer kıl. Ey Hak olan Allah! Bizi onlardan yap..." Bil ki, Hazreti Ömer'den Radıyallahu Anh nakledilen bir rivayette "Allah'ım! Ehli kitab kâfirlerine azab et" şeklindedir; çünkü o zamanda, savaş bunlarla yapılıyordu. Bu zamanda ise "Kâfirlere azab et" sözünü seçmek daha uygundur; zira daha umumî bir mana taşır. Alimlerimiz demişlerdir ki, bu Hazreti Ömer'in kunûtu ile daha önce geçen kunûtu duayı birleştirmek ve beraber okumak müstahab olur. Eğer birleştirilecekse, Hazreti Ömer'in kunütunu sonraya almak daha doğrudur. Bunlardan bir tanesi okunacaksa, birinciyi seçmelidir. Ancak tek başına namaz kılan yahud belli bir cemaatı olup namazın uzatılmasına razı gelenler olursa, p zaman her iki duayı kunûtu okumak müstehab olur. En iyisini Allah bilir. Şunu da bil ki, muhtar olan mezhebe göre, kunût için belirli bir dua yoktur; hangi dua ile dua yapılırsa, kunût olur. Dua manasını taşıyan Kur'-an'dan bir veya bir kaç ayet okunmuş olursa, kunût yapılmış olur. Fakat daha faziletlisi, sünnet olarak nakledilenleri okumaktır. Bununla beraber, Şafiî mezhebinde bazı alimler, kunût duası muayyendir, başkasını okumak yeterli değildir, demişlerdir. Bil ki, namaz kılmakta olan imam ise, birinci kunût duasında geçen Allâhümmehdinî sözünü, çoğul manasında olan Allâhümmehdinâ şeklinde okuması müstahabdır. Diğer lâfızları da aynen çoğul olarak okumalıdır. Çoğul olarak değil de, müfred tekil okursa, kunût hasıl olur; fakat imamın duayı yalnız şahsına tahsis etmesi mekruh olduğa için, bu da mekruhtur. Nitekim Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur 147- Sevban'dan Radıyallahu Anh rivayet edildiğine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu "Bir kul, cemaatı bırakıp da yalnız kendi nefsine duayı tahsis ederek cemaata imam olmasın; eğer bunu yaparsa, cemaata hainlik yapmış olur.’[42] Kunût duasında elleri kaldırmak ve onlarla yüzü meshetmek hususunda alimlerimiz üç görüş üzere ihtilâf etmişlerdir. Bunların en doğrusu, elleri kaldırmak müstahabdir; yüz meshedilmez. İkincisi, eller kaldırılır ve yüz meshedilir. Üçüncüsü ise, eller kaldırılmaz ve yüz meshedilmez. Yüzden başka göğüs veya diğer azaların meshedilmeyeceği hususunda alimler ittifak etmişlerdir. Daha doğrusu, bunu yapmak mekruhtur, demişlerdir. Kunût'u duayı gizli ve aşikâr okuma işine gelince Alimlerimiz demişlerdir ki, namaz kılan kişi, yalnız başına ise, bunu gizli okur. Eğer imam ise, çoğunluğun üzerinde bulunduğu sahîh ve muhtar görüşe göre, aşikâre okur. İkinci görüşe göre, namazdaki diğer dualarda olduğu gibi, bu dua da gizli okunur. İmama uyan kimse ise, imam aşikâre okumuyorsa, diğer dualar gibi, gizli okur. Böylece gizlilikte imama uymuş olur. Eğer imam kunûtu aşikâre okuyor da, imama uyan bunu işitiyorsa, imamın duasına "Âmîn" der ve övgü manasını taşıyan son kısmında imama iştirak eder. Eğer imamın okuyuşunu işitmiyorsa, gizlice kunût yapar. Bazıları da demiştir ki, yalnız "âmîn" der, yahud imamın okuyuşunu duyunca ona iştirak eder. Fakat muhtar olan, birinci görüştür. Sabah namazının dışındaki namazlarda nasıl kunût yapılır? Eğer kılınan namaz, akşam ve yatsı gibi, cehrî namaz ise, hüküm sabah namazının aynıdır; nitekim geçmiştir. Eğer kılınan namaz, öğle yahud ikindi namazı ise, bir görüşe göre kunût gizli yapılır, diğer bir görüşe göre de sabah namazında olduğu gibi yapılır. "Bi'ri Ma'ûne" denilen yerde pusuya düşürülüp şehid edilen yetmiş kadar hafız sahabînin katilleri olan kâfirler aleyhine Peygamber Sallalla-hu Aleyhi ve Sellem'in dua kunût etmelerine dair olan sahîh hadîsin zahirine bakılırsa, bütün namazlarda aşikâre kunût yapmak gerekir. Buha-rî'nin Sahîh'inde, Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, musibetlerin inişi hallerinde, kunûtu aşikâre yapardı. - [1] Ebû Dâvud, Tirmizî. İbn-i Mâce. [2] Beyhakî. Bu zayıf, bir hadîstir. El-Haris El-A'ver demiştir ki, bunun za'fmda ittifak vardır. İmam Şa'bî derdi ki, El-Haris, yalancıdır. Daha doğrusunu Allah bilir. [3] Kur'ân-ı Kerim, Nahl Sûresi 98 [4] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. fbn-i Mâce. Beyhakî. [5] îbn-i Huzeyme ve Ebû Hatem b. Hibban sahihlerinde sahîh isnadla rivayet etmişler ve hadîsin sahîh olduğuna hüküm vermişlerdir. [6] Buhârî ve Müslim. [7] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. [8] Kur'ân-ı Kerim. Tîn Sûresi 8. [9] Kur'ân-ı Kerim. Kıyâme Sûresi 40. [10] Kur'ân-ı Kerim. A'raf Sûresi 185. [11] Kur'ân-ı Kerim. A'lâ Sûresi 1. [12] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. [13] Sünen kitapları. [14] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. [15] Müslim. [16] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. [17] Ebü Dâvud. Nesâî. Tirmİzî. Sahih İsnadla. [18] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. [19] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. [20] Müslim. [21] Buhârî. Müslim. [22] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. [23] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. [24] Müslim, Nesâî. [25] Buhârî. Mtıvatta'. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. [26] Müslim. [27] Buhârî. Müslim [28] Müslim. [29] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. [30] Ebû Dâvud. Nesâî. Tirmizî. [31] Ebû Dâvud. Tirmizî. Ibn-i Mâce. [32] Müslim. Muvatta'. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. [33] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. [34] Müslim. [35] Müslim. Ebû Dâvud [36] Kur'ân-ı Kerim. îsrâ Sûresi 108. [37] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. Hâkim, el-Müstedrek. [38] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî. [39] Sünen-i Beyhafcî. EbÛ Dâvud. Tirmizî. Ibn-i Mâce. Hâkim. [40] Hâkim, el-Müstedrek. [41] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. îbn-i Mâce. Tirmizî demiştir ki, bu, hasen hadîstir. Biz kunût hakkında Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den bundan daha güzel bir şey bilmiyoruz. [42] Ebû Dâvud. Tirmizî. Tirmizî demiştir ki bu hasen bir hadistir. Tweet Paylaş Şafi Mezhebine Göre Namaz Nasıl Kılınır Şafi mezhebine göre namaz nasıl kılınır hakkında detaylı bilgilendiriyoruz. Şafi mezhebi namaz duaları PDF işte detaylar. Namaz vakitleri ve Şafi mezhebine göre namaz kılınışı itibari ile Hanefi mezhebinin namaz kılınışına oranla biraz farklıdır. Hanefi mezhebinde Sübhaneke duası okunurken Şafii mezhebinde Veccehtü duası okunur. Bununla birlikte şafi mezhebinde her rekatta tekbir alınırken Hanefi mezhebinde sadece namazın başına ve Vitr namazının 3. Rekatında tekbir alınır. Şafi mezhebine göre namaz rekatları, namazın nasıl kılındığı ve Hanefi mezhebinden farklı okunan dualara dair merak edilenleri yazımızın devamında inceleyebilirsiniz. Şafi Mezhebi Namaz Rekatları Tablosu Şafi Mezhebi Namaz Duaları PDFŞafi Mezhebine Göre Namaz Duaları ve Anlamları Şafi Mezhebi Namaz Duaları PDF Şafi mezhebi namaz duaları PDF olarak araştırılırken aslında namazda okunan tüm dualar okunabilir. Namazda okunan duaların anlamları bilinerek okunması alim kimseler tarafından da tavsiye edilmektedir. Şafi mezhebine göre namaz kılınışı büyük ölçüde Hanefi mezhebine göre namaz kılınışı ile benzerdir. Ufak farklılıklar bulunmaktadır. Bunlardan bazıları ise namazın ayaktayken Fatiha suresinden önce okunan Veccehtü duası ve Ettehhiyatü duasının farklı bir formda okunmasıdır. Şafi mezhebine göre Ettehhiyatü duası Arapça okunuşu; “Et-tehiyyatü el-mübarekâtü es-salevatü et-tayyibatü lillahi es-selamü aleyke eyyühen-nebiyyü ve rahmetullahi ve berekâtühü es-selamü aleyna ve ala ibadillah-is-salihine eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden resulullah.” Şafi Mezhebine Göre Namaz Duaları ve Anlamları Şafi Mezhebine Göre Namaz Duaları ve Anlamları Şafi mezhebine göre namaz duaları ve anlamları büyük oranda diğer mezheplerde de olduğu gibi okunan dualar ve anlamlarıdır. Şafi mezhebine dahil olan Müslüman kimselerin namazlarda dua okurken farklılaştığı en büyük noktalardan biri Veccehtü duasıdır. İftitab duası olarak da bilinen Veccehtü duası namaz kılınırken ayaktayken okunur. Veccehtü duasının okunduğu zaman namaz için niyet edildikten ve iftitah tekbiri alındıktan sonra Fatiha suresinden hemen önce okunur. Veccehtü duasının Arapça okunuşu; “Veccehtu vechiye lillezî fetara’s-semâvâti ve’l-arda hanîfen muslimen ve mâ ene minel-müşrikîn. İnne salâti ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi Rabbi’l-âlemîn. La şerike lehu ve bizalike umirtu ve ene minel müslimin.” Veccehtü duası Türkçe anlamı; “Veccehtu vechiye lillezî fetara’s-semâvâti ve’l-arda hanîfen muslimen ve mâ ene minel-müşrikîn. İnne salâti ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi Rabbi’l-âlemîn. La şerike lehu ve bizalike umirtu ve ene minel müslimin.” Kul Hakkı Namazı Nasıl Kılınır Akşam Namazının Kazası Nasıl Kılınır Akşam Namazı Nasıl Kılınıyor Mezhep Nasıl Değiştirilir Vesveseden Nasıl Kurtulurum Sual Şâfiî mezhebinde namaza durmadan tüm rükünleri aklına getirip öyle mi kılmaya başlamak gerekir? Cevap Niyetin kendisi için dört tane şart gereklidir 1. Namazın farzlığına niyet edilecektir. Yani namaz kılacak kişi, kılacağı namazın farzlığına kasdetmelidir. 2. Namaz kılma fiilini kasdetmelidir. Yani icmâlen de olsa namaz niyetini, namazın bölümlerinde hazır olarak kalbinde tutmalıdır. Şâfiîler bu ikinci şıkkı şu sebebten ötürü şart olarak ileri sürmüşlerdir ki; namaz kılacak kişi, namazla alâkalı olmayan fiilleri namazdan ayırd etsin. 3. Kılınacak namaz öğle veya ikindi, ya da akşam namazı şeklinde belirtilmelidir. 4. Namazın farzlığına, namazın fiilini yapmaya, kılacağı namazın vaktini belirtmeye niyet ederken bu niyet, iftitah tekbirinin bir bölümüne bitişik olarak yapılmalıdır. Bu saydığımız şartlardan biri tahakkuk etmediği takdirde niyet bâtıl olur. Çünkü niyet, namazın farzlarından biridir. Bazı kimseler bu hususta belki zorlukla karşılaşabilirler. Gerçek şudur ki Yaratanın huzurunda duran kişi, yapacağı ibâdet ve yalvarmadan önce bir dalgınlık içinde bulunmamalıdır. Şu hâlde ilk etapta kılacağı namazın farzlığına niyet etmelidir. Ondan sonra bu namaz için niyet ederken iftitah tekbirinin bütün cüzlerine bu niyeti bitiştirmelidir. Ki, bunda sıkıntı ve zorluk vardır. Rükûlu, secdeli, kiyâmlı ve teşehhütlü namazlarda iftitah tekbirinin ilk bölümüne niyeti bitiştirmek ve ondan sonra da niyeti namazın sonuna dek kalpte tutmak yeterli olur. Niyetin, iftitah tekbirinin baş kısmına bitiştirilmesi, kişinin evvel emirde Rabbinden korkup O’na karşı huşu içinde olmasını sağlar. Minhac Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye Kitabını Okumak İçin Tıklayınız. Benzer Suallerin Cevapları İçin Tıklayınız En Çok Okunan Yazılar Tavsiye Ettiğimiz Temel Kitaplar Meâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir? Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir Duâ Seyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler

şafi mezhebine göre namazda hangi dualar okunur