MENTALDURUM MUAYENESİ. Yazan: Öget ÖKTEM Son güncelleştirme tarihi: 13.05.2019 Mental durum muayenesinde hastanın oryantasyonunu, kendisi ve çevresi hakkındaki bilgisini, güncel olaylardan haberdarlığını, dikkatini, kısa süreli belleğini ve öğrenmesini, uzun süreli belleğini, muhakemesini, aritmetik becerisini, soyutlama-soyutta düşünme becerisini, karmaşık görsel Yüksekve orta derecede diferansiye adenokarsinom farkı ne Yüksek farklılaşma durumunda meydana süreçleri akışı gibi orta farklılaştırılmış adenokarsinoma. patoloji, bu tip arasındaki farkın Karakteristik açıkça hücrelerin belirgin polimorfizmidir. bölünmesi aşamasında ve atipik yapısı fark olur sahip hücrelerin 21 Son derece farklılaşmış adenokarsinom; 2.2 Orta derecede diferansiye adenokarsinom; 2.3 Düşük dereceli adenokarsinom; 2.4 Endometriyal adenokarsinom; 2.5 Servikal adenokarsinom; 3 Uterus adenokarsinomunun gelişim evreleri; 4 Adenokarsinom belirtileri; 5 Adenokarsinom tanısı yöntemleri; 6 Rahim ve serviksin adenokarsinomunun 1orta, 2.görüşleri aşırıya kaçmayan, ılımlı, 3.ılımlı kimse, makul kimse, 4.hafifletmek, azaltmak, 5.hafiflemek, azalmak mode Türkçesi nedir - mode ne demek - mode Türkçe çeviri - mode anlamı - mode Türkçe karşılığı - " mode nedir " - mode sözlük anlamları - mode Türkçe ne demek NuclMed Semin 2021;7 (1):1-32. Özet. Tam Metin. Video-Resim. Referans. 65. 1636. İyi diferansiye tiroid kanserlerinde I-131 kullanımı da dahil olmak üzere hasta yönetimi ile ilgili pek çok öneri hala retrospektif çalışmalara veya uzman görüşlerine dayalı ve tartışmalıdır. KjNU. MİDE KANSERİ Mide kanserinin dünyada coğrafi görümüne bir göz atılacak olunursa, en çok görüldüğü yerler, Japonya, Güney Amerika, Uzakdoğu memleketleri, Çin ve Batı Avrupa’nın bazı memleketleridir. Kuzey Amerika, İngiltere, Hindistan gibi memleketlerde daha az görülmektedir. Mide kanseri Türkiye’de oldukça sık görülmekte olup, yapılan istatistiksel çalışmalara göre daha çok kırsal bölgede yaşayanlarda görülmektedir. Gastrointestinal sistem kanserleri içinde mide kanserleri birinci sırayı almaktadır. Yapılan çalışmalara göre, cins bakımından mide kanseri, erkeklerde, kadınlara oranla 2 defa daha fazla görülmektedir. ETYOLOJİ Etiyolojik faktörler arasında özellikle ırk ve herediter faktörlerin fazla önemli olmadığı belirtilmiştir. Çünkü Japon göçmenler arasında yapılan çalışmalar, göçmenlerdeki mide kanseri insidansının bulundukları ülkedeki insidansa yakın olduğunu göstermiştir. Bu da mide kanserinde heredite ve ırk faktörlerinin dış çevresel faktörlerden daha az önemli olduğunu göstermektedir. Çünkü yukarıda söylendiği gibi Japonya’da mide kanseri fazla görüldüğü halde, Amerika’ya göç eden ve orada yaşayan Japonlarda mide kanseri fazla görülmemektedir. Mide kanserinde kentsel ve kırsal nüfuslar arasında insidans bakımından küçük farklılıklar vardır. Buna karşılık düşük sosyo-ekonomik sınıflarda daha yüksek oranda mide kanseri görülmektedir. Mide kanserinde bugün için en çok üzerinde durulan etiyolojik faktörlerden biri diyettir. Japonya’da mide kanserinin sık görülmesi çevresel faktörlere, özellikle besinlerle alınan kanserojen maddelere bağlanmaktadır. Japonya ve İzlanda da tütsülenmiş et ve balık tüketimi fazladır ve bunlar polisiklik hidrokarbon içerirler. Kore’de küflenmiş soya fasulyesi ve buğdaygillerden hazırlanan yiyeceklerle yüksek miktarda aflatoxin bulunmaktadır. Aflatoxin’in mide ve karaciğer üzerindeki kanserojenik etkisi kanıtlanmıştır. VI. Ulusal Kanser Kongresi bildirilerinde, ülkemizde yapılan araştırmalarda, Dünya Sağlık örgütünün kabul ettiği en fazla değerden üç misli fazla Aflatoxin’in mevcut olduğu gözlenmiştir Aflatoxini aspergiullus fiavus adlı bir küf mantarı yapmaktadır. İntestinal metaplazi, Menetrier hast, hipertrofik gastropoti gastrik polipler, mide rezeksiyonu sonrası artık mide, atrofik gastrit ve pernisiyöz anemi prekanseröz oluşumlardır. Aside dirençli bakteriler dışında tüm bakteriler pH4’ün altına inince yaşayamazlar. Eğer pH4’ün üzerine çıkarsa bakteriler çoğalır ve bunlar nitratlan, karsinojenik etkisi olan nitrit ve N-nitroz bileşiklerine dönüşürler. pH arttıkça bu olay daha da hızlamr. Bundan dolayı pernisiyöz anemi, kronik atrofik gastrit gibi asit miktarını azaltan durumlarda mide kanseri, görülme riski artar. Bu gibi hallerde, mide pH’sının yükselmesi neticede, bakterilerin artmasıyla nitratlar N-Nitroz bileşiklerine dönüşür. Bu olaylar neticesi dispiazik lezyonlara neden olur. Displazi zamanla üzerinde kanserin gelişebileceği hücresel değişiklikleri içerir. İleri displazi mide kanseri ile yakından ilgilidir. Selim bir hastalık için yapılan mide rezeksiyonlarından sonra alkalen reflünün yarattığı atrofik gastrit ve intestinal metaplazi sonucu anastomoz yerinde kanser oluşumu görülmektedir. Midede gelişen poliplerin, %40 oranında kanserleştikleri kabul edilmektedir. Bu bakımdan mide poliplerinin cerrahi müdahale ile çıkarılması lüzumludur. Yapılan bazı çalışmalara göre, kan grubu A olan kişilerde mide kanseri, normal popülasyona göre yedi kat daha fazla görülmektedir. PATOLOJİ Mide kanseri, midenin herhangi bir anatomik bölgesinde oluşabilir. En çok geliştiği küçük kurvatur, antrum bölgesidir. İkinci olarak büyük kurvaturda, daha az olarak da kardiya ve fundusta lokalize olmaktadır. A. Makroskopik olarak mide kanserlerinin görünümü dört grupta toplanabilir. Polipoid Tip Vejetan Tip Bunlar lümen içine doğru karnabahar şeklinde gelişen büyük tümörlerdir. Bunlar yumuşak, kolayca parçalanırlar. Daha çok antrum bölgesinde lokalize olurlar. Tümör yumuşak olup, yüzeyel etkilerden dolayı kolayca kanayabilir. Bunlar mide kanserlerinin %25–30’unu teşkil ederler. Ülseröz penetran Tip Burada tümörün gelişmesi lümen içine doğru değil, mide duvarı içine doğrudur. Bu tip tümörler daha başlangıçta ülserleşerek bir çanak şeklini alırlar. Ülser kenarları yüksek olup, nodül şeklindedir. Bu kanser ülserlerinin bulunduğu kısımdaki mukoza kısımları düzleşmiştir. Küçük kurvaturda gelişen ülserlerin, selim mi, habis mi olduğunu bazı morfolojik özelliklerinden dolayı radyolojik olarak tanımlamak mümkündür. Bundan teşhis kısmında geniş olarak bahsedilecektir. Bu tip kanserler patolojik çalışmalara göre %35–40 oranında görülmektedir. Her iki tipin karışımı olan ülsero-vejetan şekilde de görülebilmektedir. İnfiltran Tip Bunlar tüm mide duvarı boyunca gelişen tümörlerdir. Tümör stromasının çok fazla oluşundan dolayı, tümörle infiltre olan mide bölümünde mide duvarı kalınlaşmış ve sertleşmiştir. Midenin belirli bir bölgesinde gelişen bu tümörler sadece o bölgede lokal bir sertlik Segmanter rijidite husule getirirler. Şayet bu gelişme tüm mide duvarlarını işgal etmişse, tüm duvarda sertleşme ve mide lümeninde ileri derecede bir daralma görülür. Tüm mideyi kaplayan bu duruma linitis plastika matara mide adı verilir. Bu tip mide kanserlerinin %10-15’ini teşkil eder. Yüzeyel tip Erken gastrik kanser Lezyon lokal olarak sadece mukoza ve submuzokayı tutmuştur. Muskularis propria’yı penetre etmemiş olan bu tümörlerde erken gastrik kanser ismi verilir. Muskulans propria’yı geçen kanserlere “ileri kanser” denilmektedir. Erken gastrik makroskopik olarak polipoid, yüksek, düz, basık ve çukur olmak üzere 5 tipe ayrılırlar. Genellikle midenin 1/3 distalinde ve küçük kurvaturda yer alırlar. Erken gastrik kanserlerin tanısı, gün geçtikçe artan endoskopik deneyimlere bağlı olarak artmaktadır. Japonya’da yapılan istatistiksel çalışmalarda erken gastrik kanser tamsı mide kanserleri arasında %35 oranındadır. Amerika’da ise erken tanı %10’lara yaklaşmıştır. Erken gastrik kanserlerde mide rezeksiyonunu takiben 5 yıllik yaşam oranı %93–99, 10 yillık yaşam ise %75 olarak bildirilmektedir. B. Histolojik Sınıflandırma Dünya Sağlık Örgütü WHO tarafından gastrik kanser beş grupta incelenmiştir. Adenokarsinom Adenoskuamöz karsinom Skuamöz karsinom İndifferansiye karsinom Sınıflandırılamayan karsinomlar Gastrik tümörlerin %90’ını adenokarsinom oluşturmaktadır. Adenokarsinomlar kendi içlerinde dört subgruba ayrılmıştır; papiller, tubuler, musinöz ve yüzük hücreli karsinom. Tümör hücresinin karakterine göre mide kanserlerinin differansiyasyonundan bahsedilir. Buna göre Adenokarsinomlar tubulus ve asinuslardan oluşan glandüler bir yapı gösterirler. Bu glanduler yapılar yuvarlak oval veya gayrimuntazam olabilirler. Hücrelerin diferansiasyon dereceleri çeşitli tümörlerde ve hatta aynı tümörün muhtelif kısımlarında değişik olabilir. Papiller adenokarsinomlarda glandlar papiller bir yapı gösterirler. Müsinöz adenokarsinomlarda tümörlü alanlarda bol miktarda müsin bulunmaktadır. Yüzük hücreli adenokarsinomlarda büyük oranlarda müsin intrasellüler olarak bulunur ve bu görünüm taşlı yüzük hücreli karsinom olarak adlandırılır. Kanser hücresinde, menşeini aldığı hücreye göre az değişiklik varsa ve ana hücreye çok benziyorsa, iyi differansiye karsinom denir. Bunların prognozu çok iyidir. Bunlar ancak %10’u teşkil eder. Kanser hücresi, menşeini aldığı hücreye çok az benziyorsa, yani fazla değişiklik varsa buna orta derecede differansiye karsinom denir. Birincisine göre prognoz biraz daha kötüdür. Bunlarda %30 teşkil eder. İndifferansiye karsinom burada kanser hücresi menşeini aldığı hücreye hiç benzemez. Bunların prognozu çok kötüdür. Anaplastik tümörler buna örnektir. YAYILMA A- Lokal yayılma İki şekilde olmaktadır. a Mide içinde yayılma, b Komşuluk yolu ile yayılma, c İmplantasyon. a Mide içinde yayılma iki şekilde görülmektedir Mide içinde uzunlamasına, mukoza boyunca katları geçerek midenin bir kısmını infiltre etmesi. İkincisi ise, derinlemesine, yani tümörün mide katlarını geçerek, serozaya kadar çıkmasıyla karakterizedir. b Komşuluk yolu ile yayılma Serozaya taşan tümör mideye komşu organları kolaylıkla infiltre edebilir. Bu şekilde yayılma, arkada; pankreasa küçük kurvatur tarafında; safra yollarına, karaciğere, aşağıda; omentuma ve transvers kolona olabilir. Aynca daha nadir olarak proksimal yerleşimli tümörler, özofagus alt ucunu dalak ve diyafragmayı infiltre edebilirler. c Mide dışına taşmış tümörlerde ayrılan tümör parçalarının yerçekimi ile aşağı doğru inmesi, oturdukları yerde yeni bir takım oluşumlara sebebiyet verebilir. Örneğin, peritonda, omentumda, göbekte ve Douglas boşluğunda toplanarak overlerde Krukenberg tümörünü ve Blummer rafını oluştururlar. Yalnız bizlerin çalışmalarına göre mide kanserinde, peritona yayılma ve Krukenberg tümörü oluşumu çoğunlukla tümörün kan yolu ile yayılması neticesi husule gelebileceğini düşündürmektedir. Hatta kolon kanserlerinde de, hematojen yayılma ile Krukenberg tümörleri husule gelmektedir. Bunun böyle olduğu ameliyat edilen vakalarda histopatolojik olarak gösterilmiştir. B. Lenfojen yayılma Lokalize olduğu bölgeye göre lenfatik yayılma oluşabilir. Midenin distal kısmında oturan tümörler, alt gastrik, subpiorik, üst gastrik lenf düğümlerini atake ederler. Midenin proksimal bölgesinde lokalize olan tümörler ise lenfojen yayılma sıklıkla pankreatikolineal ve dalak hilusu lenf bezlerine olur. Bunlardan başka mide kanserlerinde lenfojen yayılma, çölyak, mezenter, paraaortik, pelvis ve mediastinal lenf düğümlerine ve ductus torasikusa olabilir. Tümör hücrelerinin ductus torasikusa geçmesi ile akciğerlerde sayısız tümör nodülleri ve sol supraklavikuler lenf düğümünde metastaz oluşur Virchow nodülü. C. Mide kanserlerinde kan yolu ile yayılma Karaciğere, akciğere, peritona karsinomatozis peritonei overlere ve kemiklere olmaktadır. EVRELEME Mide karsinomlannda evreleme prognozu belirleme açısından önemlidir. 1989 yılında yapılan yeni uluslararası TNM sistemine göre gastrik karsinomun evrelendirilmesi Tablo 12’de gösterilmiştir. T Primer tümör. T1 Tümör lamina propria veya submukozayı tutmuştur. T2 Tümör muskularis propria veya submukozayı tutmuştur. T3 Tümör serozayı geçmiştir. T4 Tümör komşu yapılan da tutmuştur. N Bölgesel lenf nodülleri N0 Bölgesel lenf gangliyon metastazı yoktur. N1 Primer tümörün 3 cm mesafedeki perigastrik lenfganglion metastazı vardır. N2 Primer tümörün 3 cm mesafedeki perigastrik lenf gangliyonları veya sol gastrik, hepatik veya splenik veya çölyak lenf gangliyon metastazı vardır. M Uzak metastaz. M0 Uzak metastaz yok. M1 Uzak metastaz vardır. Buna göre evreleme Evre I Evre IA T1N0M0 Evre IB T1N1M0, TN0M0 Evre II T1N1M0, T2N1M0, T3N0M0 Evre III Evre IIIA T2N2M0, T3N1M0, T4N0M0 Evre IIIB T3N2M0, T4N1M0 Evre IV T4N2M0, Herhangi bir T. Herhangi bir Tablo 12 Gastrik karsinomda evreleme KLİNİK Mide kanserleri başlangıçta fazla bir belirti vermez. Tümör belirli bir boyuta oluşup ya mide duvarının motor aktivitesini ya da intraluminal geçişi etkileyinceye kadar belirgin bir semptom yoktur. Bunlar oluştuğu zaman hazımsızlık ağrı, geğirme, iştah kaybı ve yanma gibi semptomlar ortaya çıkabilir. Bundan dolayı mide kanserleri geç teşhis edilmekte ve tedavi çok başarılı olamamaktadır. Japonya gibi gelişmiş ülkelerde yapılan endoskopik taramalar sonucunda mide kanserleri erken dönemde saptanarak yüksek oranda yaşam süresi elde edilmektedir. Ülkemizde ise henüz bu orana ulaşılamamıştır. Gerek hastaların semptomları önemsemeyerek hekime müracaat etmesi, gerekse hekimin hastaların şikayetlerini önemsemeyerek daha ileri tetkikleri yapmadan tedavi etmesi tanının gecikmesine neden olmaktadır. Mide kanserinde görülen klinik belirtileri sırasıyla şunlardır Ağrı Hastaların %75’de ağrı mevcuttur. Bazılarında ilk semptom olarak ortaya çıkar. Hastalar ağrıyı epigastriumda sıkıntı hissi, dolgunluk, yanma veya çok defa ağır bir yemekten sonra meydana gelen bir kramp şeklinde tarif ederler. Bu vakalarda hastalığın başlangıcından itibaren epigastrium bölgesinde künt bir ağn mevcuttur. Mide karsinomlarında görülen ağrının peptik ülser ağrısından farkı devamlı oluşu, yemeklerden sonra artması, kusma veya kullanılan ilaçlarla hafiflememesidir. Mide korpusu karsinomalannda ağrı, midenin diğer bölgelerinde yerleşen karsinomlara nazaran daha sık görülür. Ancak küçük kurvaturu tutan karsinomlarda ağrı daha erken devrede ortaya çıkar ve daha şiddetlidir. Zira küçük kurvaturda zengin bir sinir ağı mevcuttur. Kanser ilerledikçe ağnlar şiddetlenir ve hareketi değişerek, delici, batıcı ve kemirici bir vasıf alır. İştahsızlık Anorexi Hastaların çoğunluğunda hastalığın başlangıcında ortaya çıkar; İnatçı bir hal alır, yapılan tedavilere rağmen, netice alınmaz ve gittikçe daha çok artar. Hastaların çoğu, yağlı gıdalara ve ete tiksinme hissi duyar ve yiyemez. Kilo kaybı Hastalarda gittikçe artan bir kilo kaybı vardır. Hiçbir şikayeti olmayan bir kimsenin birdenbire gittikçe artan zayıflama göstermesi bazen mide kanserinin ilk belirtisi olabilir. Mide kanserinin ileri derecelerinde kaşeksiye varan zayıflamalar görülür. İştahsızlık, beslenme bozukluğu, yiyememe, kusmalar, kanama ve kanserin toksik etkisi kilo kaybında rol oynayan başlıca faktörlerdir. Hematemez – Melena İlk semptom olarak büyük kanamalara nadiren rastlanır. Mide kanserinde kanama daha ziyade sızıntı şeklinde olup, az miktarda ve devamlıdır. Dispeptik şikayetleri olan, zayıflayan anemik bir kimsede mutlaka gaitada gizli kan aranmalıdır. Masif kanama, ülseratif karsinomlarda diğer tip karsinomlara göre daha sık görülür. Disfaji ve regürjitasyon Kardia bölgesinde lokalize olan tümörlerde görülen belirtilerdir. Başlangıçta katı gıdaları yutamayan hastalar, daha sonra yumuşak gıdaları da yutamazlar; Kardiayı tıkamış olan tümörün üst kısmında birikmiş gıdaları sindirmeden dışarı atarlar. Burada disfaji progresif ilerleyici bir disfajidir. Dispeptik şikayetler Hastaların büyük bir kısmında daha hastalığın başında, epigastrium bölgesinde dolgunluk, şişkinlik, yanma, geğirme gibi dispeptik şikayetler görülür ve devamlıdır. Halsizlik Hastalar çok çabuk yorulurlar. Halsiz, yorgun bitkin bir görünüm arz ederler. Daima soluk renktedirler. Fizik muayene bulguları Mide tümörü makroskopik olarak vejetan ve ilerlemiş bir tümörse, palpasyonda ele gelebilir. Tümör henüz başlangıçta, küçük kurvaturda, lokalize ve infiltran yapıda ise paipe etmek mümkün olmaz. Ancak ilerlemiş komplike vakalarda, asit varlığı varsa karsinomatöz peritonei, göbek infiltrasyonu, sol suprakalaviküler bölgede Virchow nodülü, rektal tuşede Blummer rafı, karaciğer metastazları varsa, hepatomegali tespit edilebilir. TANI Anamnez Fizik muayene; Gerek hastalığın teşhisi ve gerekse komplikasyonların tespiti bakımından fizik muayene ve araştırma yapmak gereklidir. Özellikle cerrahi endikasyonlar bakımından buna gerek vardır. Yalnız midenin değil, diğer organların başta karaciğer olmak üzere, akciğer, kolon, rektum ve kemik sisteminin çok iyi araştırılması önem taşımaktadır. Metastazlar açısından Laboratuar Kan sayımı, sedimantasyon, elektrolitler, bilhassa kan proteinleri, tayin edilmeli ve gaitada gizli karı araştırılmalıdır. Sitolojik muayene Mide suyu alınarak sitolojik muayene yapılmalı ve atipik hücre araştırılmalıdır. Radyolojik İnceleme Midenin radyoopak madde ile yapılan radyolojik tetkikinde mide kanseri için elde edilen görünümler; kanserin makroskopik yapısına göre değişik şekilde olmaktadır; Şöyle ki; a. Vejetan polipoid şekilde mide içine büyüyen tümörlerde tümörlü bölge, opak maddeyi almadığı için midenin tümörlü bölgesinde gayri muntazam alınan tüm kişilerde sebat eden bir dolma defekti Lacune manzarası görülür. b. İnfiltran tipte olanlarda ise, Rijidite denilen, tümörle infiltre alanda, kalemle çizilmiş gibi peristaltik dalgaların tamamen durduğu görülür. Bu da iki şekilde oluşur. Birincisinde, tümör, midenin muayyen bir bölgesini işgal etmişse yalnız o bölgede lokal bir rijidite görülür. Tümör şayet midenin uzunlamasına bütün katlarını infiltre etmiş ise, o zaman tüm midede peristaltik hareketlerin durduğunu gösteren mide lümenini tamamen daraltan radyolojik bir görünüm husule gelir ki, buna linitis plastika Matara mide adı verilir. c. Tümör küçük kurvaturda oturmuş ise ve ülseröz bir makroskopik görünüm arz ediyorsa o zaman tüm klişelerde sebat eden büyük bir niş şeklinde görülebilir. Aynı görünümü aynı bölgede oturan mide ülserleri de verdiğinden, acaba bu niş ülser nişi mi, kanser nişi mi olduğu bazı radyolojik kriterlere göre değerlendirmek mümkündür. — Nişin oturduğu kaide 2,5 cm’den küçük ise ülser, büyükse kanser nişi olarak kabul edilebilir. — Nişin kaidesine kadar peristaltik dalgalar mevcut ise ülser nişi şayet peristaltik dalgalar nişe gelirken, kalemle çizilmiş gibi kısa bir bölgede kesilmiş ise, bu bölgeler, kanserle infiltre olduğu için bu nişin kanserleşmiş olduğunu düşündürür. Röliyef mukoza muayenesinde ülser nişinde mukoza kıvrımlan silinmemiş olup yıldızvari niş kaidelerinde birleşirler. Halbuki kanser nişinde, o bölge kanserle infiltre olduğu için mukoza pilileri silinmiş ve dümdüzdür. Midenin Endoskopik muayenesi Gastroskopi midenin ışıklı aletle görülmesidir. Bu tetkik mide şikayeti olan herkese rutin olarak yapılmalıdır. Mide de patolojik bir durum varsa, bunun lokalizasyonu, büyüklüğü, işgal ettiği bölge, karakteri belirtilecek ve aynı zamanda histopatolojik teşhis için biyopsi alınacaktır. Kesin tam ancak bu şekilde konulacaktır. Bilgisayar Tomografi Tüm Batın, Bilgisayarlı Tomografisi, mutlaka her yakaya yapılmalıdır. Bununla karaciğer ve tüm batın organları, uzak lenf gangliyonlarında metastaz olup olmadığı araştırılır. Bu tetkik tedavi endikasyonları ve prognoz bakımından çok önemlidir. Endoskopik Ultrasonografi Son zamanlarda kullanılmaya başlanan bu yöntem gastrointestinal lümen yoluyla hedef lezyonu görünümüne olanak sağlar. Tümörün derecesini ve lenf nodüllerine olan yayılımını kesin olarak ortaya koyar ve hastalığın evrelendirilmesinde oldukça önemli yer tutar. Doğruluğu bilgisayarlı tomografiden bile fazladır. TEDAVİ Bugünkü anlayışımıza göre mide kanserinin esas tedavisi cerrahi tedavidir. Tedaviden önce yapılan tüm tetkiklere göre vakaları çok iyi değerlendirmek lazımdır. Buna göre mide kanseri vakalarını iki gruba ayırmak mümkündür A. İnoperabi vak’alar Laparotomi yapılmaya lüzum görülmeyenler Buna hangi kriterlere göre karar verilecektir; Yapılan araştırmalara göre, karında belirgin ascit, yaygın periton karsinomu, göbek infiltrasyonu, Blummer rafı olanlar, karaciğerde yaygın metastaz ve diğer bazı organlarda metastaz olanlar, sol supraklavikular bölgede Virchow nodülü, batın içinde yaygın adenopati, paraaortik lenf gangliyonu tespit edilen tüm vakalar inoperabl olarak kabul edilir. Bunlarda laparotomi ve bazı girişimler hiçbir şekilde yarar sağlamaz. Bunlara ancak yatak istirahatı verilmeli, beslenmeli ve ağrılarla mücadele edilmelidir. B. Laparotomi yapılması lüzumlu vak’alar Hastaya durumu araştırmak için laparatomi eksploratris laparotomi yapılır. Buna göre vakalar iki şekilde değerlendirilir. İnoperabl vakalar Tümörün gelişimi itibariyle, çok büyük, çok yaygın, derinliğine ve etrafa ileri derecede fikse ve ascit, peritonda, omentumda ve komşu organlarda yayılma varsa ve gastrektomi yapılamayacak durum söz konusu ise palyatif girişimler yapılır. Tümör mide distalinde ise, mide pasajı tıkanmış olacağından midenin salim olan üst kısmı ile jejunum arasında bir derivasyon gastro-jejunostomi ameliyatı yapılır. Tümör midenin proksimal kısmını işgal etmişse, distal kısma Antrum bölgesine bir ucu mide içinde, bir ucu ciltten dışarı alınmak suretiyle kalın bir kauçuk tüp yerleştirilir Gastrostomi. Şayet tümör tüm mideyi kaplamışsa, o zaman bu tüp, jejunuma yerleştirilir Jejunostomi. Tüm bu girişimler hastanın beslenmesini sağlamak içindir. Operabl vak’alar Tümörlü midenin ameliyat edilme imkanı vardır. Bunu da tümörün evresine göre iki şekilde değerlendirilir. a. Rezektabl palyatif rezeksiyon vak’alar Evre 2B, ve Evre 3. Yani serozaya gelmiş ve serozayı geçmiş, regional lenf bezlerine infiltre etmiş tümörlerde yapılan girişimler. Bunlarda 5 senelik sürvi oranı düşüktür. b. Kurable vakalar Mukozal, submukozal tümörler, Evre 1AB ve Evre 2A’da yapılan girişimlerdir. Bunlar erken teşhis edilmiş vakalar olup, 5 senelik sürvi oranı iyidir. Tedavi yönünden en iyi netice veren vakalar bunlardır. Mide kanserinde lokalizasyona göre yapılacak cerrahi girişimlerden tekniklerden kısaca bahsedelim. Tümör midenin proksimalinde ise Proksimal gastrektomi + özofagogastrostomi uygulanır. Midenin üst bölümünde lokalize bir kanserde, midenin kanserli üst bölümü alınarak Rezeksiyon, devamlılığı temin etmek için bırakılan sağlam mide ile özofagus arasında bir anastomoz yapılmaktadır. Tümör midenin distalinde ise Distal gastrektomi + gastro jejunostomi yapılır. Midenin alt bölümünde antrum ve küçük kurvaturda lokalize tümörlerde, midenin tümörlü olan alt bölümü alınarak Rezeksiyon, devamlılığı temin etmek için, salim mide ile jejunum arasında bir anastomoz yapılmaktadır. Bu anastomozun, safra reflüsünü, alkalen gastriti önlemek amacıyla Roux-en-Y tarzında yapılması önerilir. Tümör midenin büyük bir kısmım tutuyor ve rezektabl ise, total gastrektomi yapılır. Burada işlem, regional lenf bezleriyle birlikte, midenin tümünün çıkarılmasıdır. Ameliyatın kolaylaştırılması ve lenf kürajının çok iyi yapılmasını sağlamak için çok defa splenektomi de yapılmaktadır. Devamlılığı temin etmek için özogafus ile jejunum arasında bir anastomoz özofago – jejunostomi yapılır. Safra reflüsünü önlemek için Roux en Y tarzında bir anastomoz yapılması daha uygundur. Mide kanserlerinde ameliyata karar verildikten sonra hastanın ameliyat için çok iyi hazırlanması lazımdır. Kan transfüzyonları yapılarak kan tablosu düzeltilmeli, elektrolit dengesi sağlanmalı ve en önemlisi de hipoporoteinemi durumu mutlaka düzeltilmeli, normal seviyeye getirilmeli, ondan sonra ameliyat edilmelidir. Ameliyatın başarısı ve komplikasyonların asgariye indirilmesi için ameliyat öncesi hazırlığın çok iyi yapılması lazımdır. Mide kanseri için ameliyat geçirmiş olan hastalara mutlaka preoperatif hazırlık yapılmalıdır. Örneğin, polivitaminler verilmeli bilhassa B12 injeksiyonları yapılmalıdır. Zaman zaman besleyici yüksek proteinli serumlar tatbik edilmeli ve peroral beslenmeye itina gösterilmelidir. Ameliyat sonrası adjuvan tedavi olarak kemoterapiradyoterapi denenebilir. Fakat bu tür tedavilerin sürvi üzerinde fazla bir etkisi olmadığı kanaatindeyiz. Tüm kanser türlerinin yüzde 80 il 90 arasındaki çeşitleri karsinomlardan oluşur. Bu nedenle en yaygın kanser türü olarak adlandırılabilir. Epitel hücrelerde ortaya çıkan bu tür kanserler, vücudun iç ve dış yüzeyini örtebilir. Hatta vücut boşluklarında ve organlarda bulunur. Epitel hücreler bağ- yumuşal dokulara göre daha sık bölünür. Bu da kansinojenlerle doğrudan temas ile sık bölünme ve kanserlerin dokudan kaynaklanmalarına neden olabilir. Adenokarsinom Nedir? Anne sütü gibi sıvı üreten bez olan epitel hücrelerde başlayan bu kanser türü, genellikle akciğerin dış bölümünde yer alır. Diğer akciğer kanseri türlerine göre daha yavaş bir büyüme eğilimindedir. Yayılmadan teşhis edilmesi daha olasıdır. Ancak bu durum hastadan hastaya göre değişebilir. Adenokarsinom Kimlerde Görülür? Akciğer kanserleri iki ana tiptedir. Ayırım yapılırken hücrelerin mikroskobik görünüşlerine göre değerlendirmeler yapılır. Küçük hücreli akciğer kanseri ve küçük hücreli olmayan akciğer kanseri olarak tanımlanabilir. Bu iki farklı türdeki kanserler farklı şekillerde büyüler. Yayılma süreçleri de farklı olacağından tedavi süreçleri de tamamen farklı olacaktır. En çok görülen tür ise küçük hücreli dışı akciğer kanseridir. Bu alandaki hastaların yüzde 85-90’ı bu grupta yer alır. Adenokarsinomlar tüm akciğer hastalarının yüzde 40’ını oluşturur. Küçük hücreli akciğer hastaları arasında sayılabilir. Bu kanser türü genel olarak sigara içmeyen kadınlarda daha çok görülür. Sigara kullanmayan akciğer kanseri hastalarında da bu tip kanser türü yaygı olarak görülür. Periferik yerleşimli olan bu kanser türü radyolojik olarak hava bronkogramları şeklinde prezente olur. Adenokarsinom Belirtileri Nelerdir? Genel olarak yerleşim alanına göre farklı bir tür olsa da akciğer kanserinin belirtileri tüm türlerde kendini gösterir. Bu belirtiler üst solunum yolu enfeksiyonlarında, kas iskelet sistemi ağrılarında da görülebilir. Belirtilen birkaç hafta hiç azalmadan devam etmesi durumundan hekime başvurulması önemlidir. Akciğer kanserinin belirtilerini şu şekilde sıralayabiliriz * Hırıltılı solunum, sürekli nefes darlığı * Geçmeyen ve özellikle giderek artan öksürük * Kanlı balgam * İştah kaybı ve buna bağlı olarak zayıflama * Göğüs ağrısı, ses kısıklığı ve yutma güçlüğü Akciğer kanserinin en belirgin belirtisi ise inatçı öksürükler olarak tanımlanabilir. Ancak bazı durumlarda hastalık belirti vermeyebilir. Oldukça sinsi şekilde ilerleyen bu hastalık, hastaların dörtte birinde hiçbir belirti vermeden ilerler. Hatta hastalar akciğer kanseri olduğunu farklı bir hastalık için çekilen röntgenlerde fark eder. Erken teşhis tedavi süreci için çok önemlidir. Düşük doz spiral bilgisayarlı tomografi ile görüntülenebilir. Teknolojik gelişmeler sayesinde hastalığın erken evrelerinde saptanması mümkündür. Akciğer Kanserinin Nedenleri Sigara akciğer kanserinin en büyük nedenlerinden biri olarak sayılır. Ancak sigara içmeyenlerde de akciğer kanserine rastlanabiliyor. Akciğer kanserinin yüzde 15’i hiç sigara içmemiş kişilerden oluşabiliyor. Sigara içilmese de sigara içilen ortamlarda bulunmak akciğer kanserinin gelişim riskini artırır. Sigarayı bırakanlar on yıl içinde bu hastalığa yakalanma oranını yüzde 50 azaltmış olur. Bunların yanında şu nedenler akciğer kanserini ortaya çıkarır - Nargile, puro, pipo ve sigara gibi ürünlerin kullanımı - Hava kirliliği - Radon gazına maruz kalma - Genetik geçişler ve asbest - İçme sularındaki yüksek miktarda arsenik maddesinin bulunması Adenokarsinom Metastazı Ne Demek? Metastaz Akciğer kanserinin oluştuğu alanlardan diğer organlara ya da dokulara yayılması anlamına gelir. Kanser yayılmadan önce ilk başladığı alan ise primer kanser olarak tanımlanır. İleri evrelerde nadiren de olsa kanserin başladığı ve yayıldığı alanları tespit etmek zorlaşabiliyor. Adenokarsinom Metastazı ise farklı bir alanda başlayıp akciğere yayılan kanser anlamına gelir. Akciğer Kanserinin Yaşama Süresi Kişiye özgü tedaviler ile akciğer kanserinde yaşam süresi uzatılabiliyor. İleri evrelerdeki kanser türlerinde 15- 20 olan bir yaşam süresi yüzde 60’lara çıkabiliyor. Bu şu demektir. Hastaların yarısından fazlasında metastazlara rağmen bir yılın üzerinde yaşayabiliyor Hastalıkların kesin tanısı için patolojik inceleme çok önemlidir. Özellikle kanser hastalığının ameliyattan sonraki tedavi planında patolojik tanı ve kanser evrelemesi çok önemlidir. Kalın bağırsak kanserinin kolon kanseri ve rektum kanseri tedavisi için doktorunuz ameliyat ile hastalıklı olan bağırsak bölümünü ve çevresindeki lenfatik dokuyu çıkarabilir. Bu hastadan alınan dokuların daha sonraki tedavi planı açısından değerlendirilmesi gerekir. Bu çıkarılan dokular patoloji laboratuvarına gönderilir ve orada inceleme yapılarak hastalıkların kesin tanısı konulur. Bu bölümde patoloji raporu hakkında bilgi verilecektir. Patoloji Raporu Neleri İçermelidir? Patoloji; hastalıklara yol açan nedenleri ve hastalıklı doku ve organlarda oluşan morfolojik biçimsel, görüntüsel değişiklikleri inceleyen bilim dalıdır. Patoloji kelimesi “hastalık bilimi” anlamını taşır. Patoloji uzmanı patolog; hastalıklı olduğu düşünülen doku ve organları çeşitli yöntemler kullanarak inceler ve hastalıklara tanı koymaya, hastalıkların tedavisini yönlendirmeye yönelik bilgiler vermeye çalışır. Değerlendirme sonuçlarını bir patoloji raporu haline getirir. İyi bir patoloji raporu için ameliyatı yapan doktorun doldurduğu patoloji istem notu çok önem taşımaktadır. Patoloji doktoru istem kağıdında yazılan bilgi ile kendisine gönderilen dokuları değerlendireceği için bu istem notunun çok dikkatli doldurulması gerekir. Ameliyatı yapan doktorun hastanın yaşını, cinsiyetini, şikayetlerini, radyolojik bilgilerini, ameliyat ile çıkarılan organları, hastalığın olduğu bölgeyi tamamen çıkarıp çıkarmadığını istem kağıdında belirtmesi gerekir. Bu bilgiler ışığında patolojiyi değerlendiren doktorun iyi bir rapor hazırlaması mümkün olacaktır. Genel olarak bir patoloji raporunda; Hastanın adı soyadı Yaşı Rapor numarası Örneğin alındığı tarih Raporlanma tarihi İncelenen örneğin alındığı bölge Örneğin dış görünüm makroskopik özellikleri rengi, boyutu, sayısı gibi Mikroskopik incelemede görülen özellikler Hastalık tanısı ve varsa tedaviyi şekillendirecek çeşitli bulgular yer almalıdır. Kalın bağırsak kanseri için yapılan ameliyat ile kanserli olan bağırsak bölgesi çıkarılır ve değerlendirme için patoloji laboratuvarına gönderilir. Patoloji incelemesi 2 temel incelemeye dayanır ve her patoloji raporunda standart olarak bu iki incelemeye ait bulgular yer alır. Makroskopik İnceleme Patoloji incelemesinin ilk ve en temel basamağını oluşturur. Direkt olarak çıplak gözle patolog tarafından yapılan bir değerlendirmedir. Kalın bağırsak kanseri nedeniyle çıkartılan bağırsak örneğinde makroskopik incelemede tümörün dış görünüm özellikleri, boyutu, bağırsak duvarında hangi katmanları tuttuğu, çevre dokulara yayılıp yayılmadığı tarif edilir. Mikroskopik inceleme için uygun olan bölgelerinden örnekler alınır ve sonrasında laboratuvar çalışanları tarafından bu örnekler mikroskopik incelemeye hazır hale getirilir. Kalın bağırsakta yerleşen kanserler makroskopik özelliklerine göre şu şekilde sınıflandırılır; Polipoid Tümörler Bunlar bağırsak boşluğuna doğru karnıbahar şeklinde büyüyen tümörlerdir. Bunların erken dönemde bağırsak duvarını çepeçevre sarma eğilimleri az olduğundan tıkanıklık pek beklenen bir bulgu değildir. Bu tip tümörler çoğunlukla kalın bağırsağın çekum, çıkan kolon ve rektum olarak isimlendirilen bölümlerinde görülürler. Ülseratif / Ülserovejetan Tümörler Ortası çökük ülsere veya ortası çökük, kenarları kabarık ülserovejetan tümörlerdir. Bunlar bağırsak boşluğuna doğru büyümez, bağırsak duvarında derine doğru ilerler, krater şeklinde yara oluşturur. Sıklıkla kalın bağırsağın çekum bölümünde görülür. Annüler Tümörler Bunlar bağırsak boşluğuna doğru büyümeyip, bağırsak katları boyunca derine ilerleyen ve bağırsak duvarını çepeçevre sararak erken dönemde tıkanmaya neden olan tümörlerdir. Bu makroskopik görünüm en çok sol kolon tümörlerinde görülür. Mikroskopik İnceleme Mikroskop altında yapılan bu incelemede tümör tipi ve tümörün diferansiasyon derecesi farklılaşma derecesi - grade belirlenir. Diferansiasyon derecesi, tümörün seyri ile ilgili bilgi vermenin yanı sıra tedaviyi yönlendirmede de kullanılan bir kriterdir. Ayrıca tümörün bağırsak duvarındaki derinliği, çevre dokulara yayılım durumu, kan veya lenf damarlarına yayılım durumu, lenf bezlerine düğümlerine yayılım durumu değerlendirilir ve bunun sonucunda tümör evrelemesi yapılır. Evreleme tüm tümörlerde yapılması gereken, tümörün yaygınlık derecesini gösteren ve tedaviyi yönlendirmede çok önemli olan bir kriterdir. Kalın bağırsakta en sık görülen tümör tipleri aşağıda belirtilmiştir; Adenokarsinoma Kalın bağırsak kolon ve rektum kanserlerinin büyük kısmı ~%95 adenokarsinomalardır. Mikroskopik incelemede tümörden tümöre değişebilen oranlarda bez yapıları oluşturdukları izlenir. Müsin salgısı oluşturabilirler. Adenokarsinomlar bez ve hücre yapılarına göre "Müsinöz Adenokarsinom" ve "Taşlı Yüzük Hücreli Adenokarsinom" diye de adlandırılırlar. Yassı Hücreli Karsinoma Skuamözkarsinoma Yassı epitel hücrelerinden oluşan ve kolonda nadir olarak görülen tümörlerdir. Adenoskuamöz Karsinoma Mikroskobik olarak adenokarsinoma ve yassı hücreli karsinoma mikroskopik özelliklerini bir arada içeren tümörlerdir. Oldukça nadir görülür. Kalın bağırsak kanseri tanısının verildiği bir patoloji raporunda; Kanserin bağırsağın hangi bölgesinde olduğu Boyutu Makroskopik dış görünüm özellikleri Tümör tipi Tümör diferansiasyon derecesi grade Bağırsak duvarının hangi katmanlarını tuttuğu Kan ve lenf damarları yayılım durumu Lenf bezlerine düğümlerine yayılma durumu Ameliyat materyali bağırsak dışındaki komşu veya uzak organları da içeriyorsa bunlarda tümörün yayılma durumu “Cerrahi sınır” olarak tanımlanan, ameliyat materyalinin devamı hastada kalan sınır kısımlarında tümör olup olmadığı cerrahi sınırların tümörsüz olması durumu, tümörün tümüyle çıkartıldığı anlamına gelir. Tümör evresi belirtilmelidir. Bağırsak Kanseri Evresi Kalın bağırsak kanserleri, diğer kanserlerde olduğu gibi yayılma özelliğine sahiptirler. Bu özellikleri nedeniyle bu hücrelere kanser hücreleri denir. Kanser hücreleri geliştikleri doku içinde diğer normal hücreler yanında çoğalmaya başlarlar ve zamanla bu normal hücreleri kenara iterler. Hızla çoğalan bu hücrelerden bazıları asıl gelişmekte olduğu ana dokudan koparak vücutta serbestçe dolaşmaya başlarlar. Böylelikle kanser hücreleri vücudun başka yerlerine de sıçrayabilir. Bu olayların en az düzeyde olması iyi prognoza hastalığın seyri işaret eder. Kolon ve rektum kanseri kalın bağırsak kanseri, kolon ve rektum duvarı kalın bağırsak duvarı içinde büyüyerek bağırsak duvarını geçer. Duvarı geçen kanser hücreleri lenf bezlerine vücudumuzu hastalıklardan koruyan bağışıklık sisteminde koruyucu bariyer görevi gören hücreler topluluğu, bağırsak komşuluğunda bulunan organlara ve dolaşımla uzak organlara yayılabilirler. Az miktarda yayılan tipler çok fazla yayılım gösterenlere göre daha iyi seyreder. Lenf bezlerinde kanser hücrelerinin bulunmaması iyi prognoza işaret ederken, lenf bezlerinde kanser hücrelerinin bulunması kötü prognozu gösterir. Eğer kanser hücreleri diğer organlara yayıldı - sıçradı - ise buna metastaz denir. Örneğin kalın bağırsak kanserleri en sık karaciğer ve akciğere yayılabilir. Bu durum daha öncekilere göre daha olumsuz bir prognoza sahiptir. Bağırsak Kanseri Nasıl Evrelenir? Her ne kadar ameliyat öncesi yapılan fizik muayene ve tetkikler filmler, biyopsi vs bize evreleme ile ilgili bir bilgi verse de, asıl doğru evreleme ameliyat ile çıkarılan dokunun patolog dokuları inceleyen doktor tarafından incelenmesi sonucunda yapılabilir. Patolog çıkarılan kanserli dokuyu direkt çıplak göz ve mikroskop altında değerlendirerek kanser hücrelerinin en uzak nerelere kadar yayıldığını en doğru şekilde bildirir. Patolojik Evreleme Kalın bağırsak kanserinin evrelenmesinde 3 farklı sınıflama kullanılır; Dukes Sınıflaması Astler - Coller Sınıflaması Tnm Sınıflaması Bu sınıflamaları tanımlamadan önce kalın bağırsak duvarının tabakalarını gözden geçirelim. Kalın bağırsak duvarı 4 tabakadan oluşur; Tüm sindirim kanalında olduğu gibi kalın bağırsak boşluğu iç yüzeyini de “mukoza” olarak isimlendirilen örtü tabakası döşer. Bu tabaka besin maddelerinin sindirimi ve kana emilmesi işlevini yapar. Mukoza altında “submukoza” olarak isimlendirilen, kan ve lenf damarlarından zengin tabaka bulunur. Submukoza altında kas tabakası bulunur. Besin maddelerinin ileri doğru hareket ettirilmesini sağlar. Bağırsak duvarının en dış kısmında seroza tabakası bulunur. Seroza tabakası bağırsağın dış yüzeyini kaplar ve bu yüzey düzgündür. Bu bağırsakların karın boşluğu içinde birbirine yapışmasını engeller ve bağırsaklar bir düzen içinde çalışır. Kalın bağırsağın son bölümü olan rektumun makata yakın bölümlerinde dış yüzeyi kaplayan bir seroza tabakası bulunmaz. Basit olarak; Kanser bağırsak duvarı içinde sınırlı ise EVRE I Kanser tüm bağırsak duvarını - tabakalarını - aştı ise EVRE II Kanser lenf bezlerine - nodlarına - yayıldı ise EVRE III Kanser uzak organları tuttu ise EVRE IV Evre I ile Evre IV arasında evrelendirme yapılır. Evre I başlangıç aşamasında hastalığa işaret ederken Evre IV yayılmış kanser anlamına gelir. 1. Dukes Sınıflaması A evresinde kanser; kalın bağırsak duvarında sınırlıdır. Bağırsak duvarını aşmamıştır. B evresinde kanser; bağırsak duvarını aşmıştır fakat bölgesel lenf bezlerine düğümlerine yayılmamıştır. C evresinde kanser; bölgesel lenf bezlerine düğümlerine yayılmıştır. 2. Astler - Coller Sınıflaması Dukes sınıflamasından esinlenilerek yapılmıştır. A Kanser mukozada sınırlıdır. B1 Kanser bağırsak duvarının kas tabakasını tutmuş fakat lenf bezlerine düğümlerine yayılmamıştır. B2 Kanser bağırsak duvarını aşmış fakat lenf bezlerine yayılmamıştır. C1 Kanser bağırsak duvarını aşmamıştır fakat lenf bezlerine yayılmıştır. C2 Kanser bağırsak duvarını aşmış ve lenf bezlerine yayılmıştır. D Uzak organ metastazı. 3. Tnm Sınıflaması T Primer Tümör Tx Yayılım derinliğinin belirlenemediği durumlar. Tis Tümör karsinoma in-situ aşamasındadır. T1 Kanser submukozaya ulaşmıştır. T2 Kanser kas tabakasına ulaşmıştır. T3 Kanser tüm bağırsak duvarı katlarını tutarak dışarı çıkmış ve çevre yağ dokusuna geçmiştir. T4 Kanser karın zarına veya çevre organlara yayılmıştır. N Bölgesel lenf bezi tutulması. Nx Lenf bezi tutulumu değerlendirilememiştir. N0 Lenf bezi tutulumu yoktur. N1 Lenf bezlerinden 1-3 lenf bezine metastaz vardır. N2 4'ten fazla lenf bezine metastaz vardır. N3 Aynı isimli ana damar yatağı boyunca yer alan lenf bezine metastaz vardır. M Uzak organ yayılımı Mx Uzak metastaz değerlendirilmemiştir. M0 Bilinen uzak organ metastazı yoktur. M1 Kanser uzak organlara yayılmıştır. Evreleme basit olarak; Evre 0 Çıkarılan bağırsakta kanser bulunmamıştır. Evre I Kanser bağırsak duvarı içinde sınırlıdır. Evre II Kanser bağırsak duvarını aşmıştır. Evre III Kanser çevre lenf bezlerine yayılmıştır. Evre IV Kanser uzak organlara yayılmıştır. Kalın Bağırsak Kanserinin Detaylı Sınıflaması Evre 0 Klinik olarak tümör saptanmamıştır. Tis N0 M0 Evre I Tümör kolonun küçük bir kısmında sınırlıdır. T1-T2, N0 M0 Dukes A Evre II A Tümör geniş bir alana yayılmıştır ancak kolon duvarını aşmamıştır. T3 N0 M0 Dukes B Evre II B Tümör geniş alana yayılmış olup kolon duvarını aşmıştır. T4 N0 M0 Evre III Tümör lenf nodlarına sıçramıştır. T1-T2-T3-T4, N1 M0 Dukes C, herhangi bir T N2 M0 Evre IV Tümör komşu organlara yayılmıştır. Herhangi bir T, herhangi bir N, M1 Tümör derecelendirilmesi Gradding NedirÜzerinde uzlaşılmış tek bir derecelendirme sistemi bulunmamaktadır. En çok kullanılan sistemler tümör hücrelerindeki anaplazinin derecesi göz önünde tutularak yapılmaktadır26,27. Bu şemaların kullanımındaki amaç tümörün davranışını ve özellikle invaziv hastalık gelişme riskini tahmin edebilmektir. Bunlar arasında en çok kullanılan 1973 World Health OrganizationWHO’’ sınıflamasıdır. Buna göre tümörler papilloma, grade 1, grade 2 ve grade 3 olarak sınıflandırılır. Ancak 1998’de WHO ve International Society of Urologic PathologyISUP’’ birlikte yeni bir sınıflama yapmışlardır. Daha sonra 2004 yılında modifiye derecesi grade ve evresi stage arasında güçlü bağlantı bulunmaktadır. Buna göre iyi diferansiye ve orta derecede diferansiye tümörler yüzeyel olmaya meyilli iken az diferansiye olanlar daha çok kas invaziv olmaya meyillidirler. Düşük dereceli tamamı iyi diferensiye ve birçoğu da orta derecede diferansiye tümörlerin ve yüksek dereceli kötü diferansiye tümörlerin temelde birbirlerinden farklı orjinleri olduğu konusundaki yaygın ve kabul görmüş klinik kanıyı günümüzde destekler nitelikte moleküler ve sitogenetik veriler bulunmaktadır. Buna göre birinci grupta yer alan tümörler kromozom 9q üzerindeki tümör baskılayıcı genlerden bir yada birkaçının kaybı sonucu oluşmakta iken ikinci grupta yer alanlar, daha önceki olaylara benzer şekilde p53, pRb ve/veya p16 değişiklikleri sonucu oluşmaktadırPapilloma grade 0 nedir; ince bir fibrovasküler çekirdek etrafında normal mesane mukozası bulunan papiller bir lezyondur. Yediden fazla epitelyum tabakası bulunmaz ve histolojik olarak herhangi bir anormallik yoktur. Tek başına görülürse rezeke edilir ve benign bir neoplazm olarak kabul diferansiye grade1 nedir tümörler; ince bir fibrovasküler sapla birlikte yedi kattan daha fazla tabakaya kalınlaşmış bir ürotelyuma sahip ve hücrelerinde az sayıda anaplazi ve pleomorfizm bulunan tümörlerdir. Düşük malign potansiyeli olan papiller üretelyal neoplazm DMPPÜN olarak derecede diferansiye grade 2 nedir tümörler; daha geniş bir fibrovasküler çekirdeğe sahip, tabandan yüzeye doğru hücresel olgunlaşma dağılımı daha fazla olan ve hücre polarite kaybı daha yüksek olan oranı daha fazla olmakla beraber daha fazla nükleer pleomorfizm görülür. Düşük grade’li üretelyal karsinoma DGÜK olarak diferansiye grade 3 nedir tümörler; yüksek dereceli ürotelyal karsinom olarak adlandırılmıştır. Yüksek çekirdek sitoplazma oranı ile birlikte belirgin nükleer pleomorfizm göze çarpar. Mitotik şekillere sık rastlanır. Orta derecede diferansiye adenokarsinom, glandüler dokunun kanserli bir lezyondur. Hastalık, belirtileri, nedenleri, tanı yöntemleri ve tedavi yöntemlerini dikkate alın. Farklılaşma derecesine bağlı olarak çeşitli kanser türleri vardır. Tümör orta derecede diferansiye, düşük dereceli ve oldukça farklıdır. Böyle bir altbölüm, tümör hücrelerinin malignite derecesini gösterir. Oldukça farklılaşmış hücreler, düşük modifiye edilmiş hücrelerden oluşur ve uygun bir prognoza sahiptir. Orta derecede farklılaşmış bir ara pozisyonu işgal eder. Düşük diferansiye, agresif akım ve yüksek invazivlik ile karakterizedir. Neoplazm, birçok organı etkileyen farklı lokalizasyonlara sahip olabilir. Çoğu zaman, tümör düz, kalın ve sigmoid kolonda, akciğerlerde, uterusta, midede oluşur. Kimse bu hastalıktan bağışık değildir, hem yetişkinler hem de çocuklar hastalığa yakalanmışlardır. Bu tür bir kanserin incelenmesi, başlangıçta hangi dokuların oluşturulduğunu belirlemek zordur. Örneğin, karanlık hücre tümörü yüksek bir büyüme oranına ve sıra dışı bir yapıya sahiptir. Onkolojinin gerçek nedenlerinin belirlenmesi çok zordur, ancak gelişiminin riskini artıran faktörleri belirler. Bu sağlıksız yaşam tarzı ve uygunsuz beslenme, kötü alışkanlıklar, stres, çevresel sorunlar ve tabii ki genetik yatkınlık. [1], [2], [3], [4], [5], [6], [7], [8], [9], [10] Orta derecede diferansiye adenokarsinom belirtileri Orta derecede diferansiye adenokarsinomun semptomları, tümörün lokalizasyonuna ve gelişim evresine bağlıdır. Çeşitli organ ve sistemlerin lezyonları karakteristik ve hatta benzer semptomlara sahiptir. Bu organların yenilgisinde hastalığın ana belirtilerini düşünün Pankreas - vücut ağırlığında keskin bir azalma, yemekten sonra kilo, karın ağrısı üst bölümler, cildin sarılaşması, dışkıda değişim. Mide bulantısı, kusma, şişkinlik, dışkıda kızarma, kilo kaybı, midede ağırlık, iştahsızlık. Tümör artarsa, yemekten, yeme bozukluklarından, flegmondan, anemiden, peritonitten sonra hoş olmayan duyumlar olur. Bağırsak - karın ağrıyan ağrı, genel halsizlik, dışkılamada ağrı, dışkıda kan ve mukus, vücut ısısının yükselmesi, iştah ve vücut ağırlığının azalması. Burun ve farinks - onkoloji bademciklerin hipertrofisine benzer, bu nedenle ayırıcı tanı gerektirir. Hastalar, boğazda hoş olmayan duyulardan, yutma sırasında ağrıdan, kulağa verilen acıdan muzdariptirler. Tümörün büyümesi ile lenf düğümleri artar ve konuşma bozulur. Orta derecede diferansiye rektal adenokarsinom Rektumda orta derecede diferansiye adenokarsinom, erkeklerde ve gastrointestinal sistemin diğer lezyonlarında en sık görülür. Kanser sfinkterin üzerindeki rektumun ampullağını etkiler. Eğer metastaz yaparsa, prostat, mesane, üretra, rahim ve vajinayı etkiler. Daha sonraki aşamalarda karaciğere, akciğerlere ve kemiklere yayılır. Belirtiler Ağrı çekerek, ağrıyor ve defekasyonda zorluk. Bağırsak hareketinden sonra ve sonra mukus. Dışkıda irin ve kanın safsızlıkları. Yellenme. Uzun süreli kabızlık ve ishal. Iştah eksikliği. Keskin kilo kaybı. Uyku bozukluğu. İlk başta, sık ve yanlış çağrılara yol açan bağırsak duvarında tahriş oluyor - tenesmus. Defekasyon zorlaşır, şişlik gitmez, bağırsaklar tamamen boşaltılmadığı için sürekli çeken ağrıları vardır. Tanı güçtür, çünkü hastalığın erken evreleri hemoroid semptomlarına benzerdir. Parmak palpasyonu, korolojik ve histolojik çalışmalarla belirlenir. Prognoz tamamen erken tanıya bağlıdır, çünkü geç aşamalarda hastalığın tedavisi zordur. Orta derecede diferansiye uterin adenokarsinom Orta derecede diferansiye uterus adenokarsinomu, endometriyumun hücrelerinden, yani dokunun derinliklerine uzanan organın iç tabakasından bir tümördür. Hastalığın teşhisi zordur, sıklıkla ilk belirtiler geç aşamalarda ortaya çıkar. Kadın kilo vermeye başlar, alt karın bölgesinde atipik saldırgan akıntı ve sürekli ağrı vardır. Hastalar ağrı ve sırt ve bacak ağrıları, cinsel ilişki sırasında şiddetli acı çekerler. Çoğu zaman, onkoloji menopoz sırasında kendini hissettirir, bu yüzden 50 yaşın üstündeki kadınlar bu rahatsızlığa en çok duyarlıdırlar. Progresyon ile kanser, kemikler dahil olmak üzere en yakın organlara metastaz yapar. Bu tip bir patoloji ile modifiye edilmiş hücreler çok değildir. Ancak artışları uzama ve çekirdeklerin artması gözlenir. Tedavi, kanser aşamasına ve hastanın yaşına bağlıdır. Tümör metastaz yapmazsa ve rahim boşluğunda yoğunlaşırsa, hasta organ ve uzantılardan çıkarılır. Kanser kas tabakasını etkilerse, relapsları önlemek için bölgesel lenf düğümlerini kaldırın. Diğer organların metastatik lezyonları olduğunda, cerrahi müdahale yapılmaz. Bu durumda, hastaya kemoterapi ile birlikte bir radyoterapi süreci önerilmektedir. Nüks ile birlikte, polikemoterapi gerçekleştirilir. Orta derecede diferansiye gastrik adenokarsinom Midenin orta derecede diferansiye adenokarsinomu en sık saptanan kanserlerden biridir. Erken evrelerin teşhis edilmesi zordur, çünkü ilk başta hastalık neredeyse semptomsuz ilerler. Bazı doktorlar hastalığın gelişimini spiral şekilli bir bakterinin Helicobacter pylori mide hastası ile ilişkilendirir. Kanser zayıflamış bağışıklık, gastrit, ülser veya yetersiz beslenmeden dolayı bir arka plana karşı ortaya çıkabilir. Adenokarsinomun ana özelliği, erken evrelerde bile komşu organlara ve bölgesel lenf nodlarına metastaz yapmasıdır. Hastalığı geliştirme riskini artıran birçok faktör vardır. Her şeyden önce, bu 40-50 yaş arası hastalar, alkol kötüye kullanımı ve sigara içimi, kalıtsal yatkınlık, bol miktarda tuz ve koruyucu madde içeren beslenme, zayıf ekoloji. Belirtiler Tadında değişiklik. Keskin kilo kaybı ve artan abdominal hacim. Mide bulantısı ve kusma. Artan zayıflık. Karın ve midede ağrılı duyular. Dışkıda kan, şişkinlik. Midenin kanserli lezyonları, baskın bileşenin yapısının tipi ile ayırt edilir. Yani, tümör yüksek, orta ve kötü farklılaşmıştır. Orta tip orta. Ana tedavi, mide ve lenf düğümlerinin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Relapsı önlemek için kemoterapi ve radyasyon tedavisi kullanılır. Böyle bir tedavi pozitif sonuç vermezse, hastaya bakım semptomatik tedavi reçete edilir. İyileşme prognozu lezyonun ve evrenin derecesine bağlıdır. Yani, hastalık ilk aşamada bulunursa, hayatta kalma oranı% 60-80'dir. Son aşamada, hastaların sağkalımı% 5'den fazla değildir. Hastalık genellikle geç evrelerde bulunduğundan, 50 yaşın altındaki hastaların ortalama ömrü 10 yıla, yaşlı hastalarda ise 5 yıla kadardır. Orta derecede diferansiye endometrial adenokarsinom Orta derecede diferansiye endometriyal adenokarsinom sıklıkla hiperplazi veya östrojenik stimülasyonun bir arka planına karşı gelişir. Tümör psödostratifiye veya onaylanmış epitel ile kaplı tübüler bezlerden oluşur. Orta derecede farklılaşma veya ikinci bir histopatolojik derece dalgalı veya çatal çatalın bezlerinin birikmesine ve lümenlerinde bir azalmaya neden olur. Hücresel çekirdekler düzensiz şekil ve hiperkromiktir. Nadir durumlarda, tümör lipit açısından zengin bir sitoplazma içeren hücreler içerir. Prognoz, onkolojinin morfolojik özelliklerine, yani tümörün histolojik derecesine, invazyonun derinliğine, lenf bezlerine yayılmaya, serviks, uzantılara ve peritondan pozitif kızarmaya bağlıdır. Kanser hiperplazinin arka planına karşı gelişirse, çoğu durumda adenokarsinomun yüksek oranda farklılaştığı veya orta derecede olduğu için uygun bir prognoza sahiptir. Tedavi olarak etkilenen organın cerrahi olarak çıkarılması endikedir. Relapses hastalara reçete hormon tedavisi ve bakım tedavisi verilir. Orta derecede diferansiye sigmoid kolon adenokarsinomu Sigmoid kolonun orta derecede diferansiye adenokarsinomu, yüksek ve düşük dereceli diferansiyasyon kanseri arasında bir ara aşamadır. Tümör, ortalama bir patojenite seviyesine sahip değiştirilmiş bir yapıya sahip hücrelerden oluşur. Farklılaşma yüksek ise, neoplazm yavaş büyür ve nadiren metastaz verir. Bu durumda, kanser iyi tedavi edilebilir, iyileşme için olumlu bir prognoza sahiptir ve nadiren tekrar eder. Hücreler yeterince farklı değilse, gelişimin başlangıç noktasını belirlemek zordur. Bu durumda, operasyon metastaza neden olabilir. Tanı hastanın şikayetlerine dayanır. Doktor donanım muayenesi, muayene ve palpasyon yapar. Semptomlar bulanık ve kalın bağırsağın lezyonları ile karıştırılır. Daha detaylı bir çalışma için bir sigmoidoskop kullanılır. Bu cihazın yardımı ile iç organları incelemek, şüpheli neoplazmaları tanımak ve biyopsi için materyal almak mümkündür. Patolojileri tanımlamak için bir başka popüler yöntem kolonoskopidir. Yardımı ile tüm sigmoid kolonun muayenesini yapabilirsiniz. Onkolojinin derecesi ve şiddeti ne olursa olsun, ana tedavi yöntemi cerrahi müdahale ve kemoterapidir. Adenokarsinom yavaşça büyüdüğünden, tümör nadiren metastaz yapar. Hastalık erken evrelerde tespit edilirse ve cerrahi müdahale olasılığı varsa, bu tam bir tedavi şansı verir. Kalın bağırsağın orta derecede diferansiye adenokarsinomu Kolonun orta derecede diferansiye adenokarsinomu, vücudun onkolojik lezyonları arasında dördüncü sıradadır. Kanser, epitel dokuları ve lenf yoluyla metastazlardan gelişir, bu nedenle sadece erken dönemlerde iyileşme şansı yüksektir. Ancak bir patolojik sürecin başlangıcında bir tümör tespit etmek neredeyse imkansızdır. Hastalığı geliştirme riskini arttıran bir dizi predispozan faktör vardır. Bunlar kalıtım, yaşlı hastalar, yetersiz beslenme, sinir stresi, zararlı koşullarda çalışma, uzamış kabızlık, anal seks ve papillomavirüs enfeksiyonudur. Çeşitli kimyasal ve preparatların, kronik fistüllerin, poliplerin, kolitlerin ve diğer kolon lezyonlarının toksik etkileri de kansere neden olabilir. Tedavinin ana zorluğu, hücrelerin yalnızca son aşamalarda farklılaşması, yani uzun bir süreliğine sonsuza kadar büyümeye devam etmeleridir. Bu, tanı ve tedavi yöntemlerinin seçimini önemli ölçüde zorlaştırır. Etkili bir kemoterapi seçmenin bir yolu olmadığından, kolonun orta tipte bir kanserinin tedavi edilmesi zordur. Cerrahi girişim ve nokta ışınlaması ile tedavi edilir. Hastalık 1-2 aşamasında bulunursa, o zaman sağkalım prognozu iyidir. 3-4 aşamada etkilenen bölgenin eksizyonu ve kolostominin kurulması gerçekleştirilir. Orta derecede diferansiye gastrik adenokarsinom Midenin orta derecede diferansiye adenokarsinomu sıklıkla görülür ve çoğu durumda antral ve pilorik bölünmeleri etkiler. Çoğu zaman, hastalık yüksek nitrit içerikli gıdaların uzun süreli kullanımına neden olur. Bölünme sürecinde, bu maddeler neoplazmanın oluştuğu mukoza zarını tahrip eder. Tümör gelişiminin diğer önemli bir faktörü 55 yaşından sonra hastaların kalıtsal yatkınlığı ve yaşlarıdır. Sıklıkla bir neoplazm, gastrointestinal kanalın çeşitli hastalıklarına yakalanmış erkeklerde görülür. İlk aşamalarda hastalar bulantı, şiddetli kilo kaybı, dışkı bozuklukları, şişkinlik, epigastrik ağrı ve sindirim sistemi şikayeti ile başvurdular. Bu semptomların ortaya çıkışı, mide esnekliğinin kaybına işaret eder ve acil tıbbi müdahaleyi gerektirir. İkincil semptomlar karın, siyah dışkı ve kusmada kalıcı ağrıdır. Tedavi sadece cerrahi olarak yapılır. Sahneye bağlı olarak, işlemin hacmi farklı olabilir. Bir rezeksiyonun ilk aşamalarında, eğer tümör uzak metastazlara başlamış ve hemen hemen tüm organa çarpmışsa, palyatif bir operasyon gerçekleştirilmiştir. Bu tedavinin temel amacı hastanın durumunu hafifletmek ve yiyecek sağlamaktır. Metastazı önlemek için radyasyon terapisi ve kemoterapi yapılır. Prostatın orta derecede diferansiye adenokarsinomu Prostat bezinin orta derecede diferansiye adenokarsinomu, organın dokularını etkileyen ve vücut boyunca metastaz yapan bir malign neoplazmdır. Çoğu durumda, tümör periferik bölgede görülür, ancak vakaların% 15'inde merkezi ve geçiş bölgelerini etkiler. Hastalığın gelişimi için bir risk grubu vardır, 60 yaş üstü erkekleri ve kalıtsal yatkınlığı olan kişileri içerir. Ancak kötü beslenme, yaşa bağlı hormonal değişiklikler, XMRV virüsünün varlığı ve beslenme dengesizlikleri de tümör büyümesini tetikleyebilir. Tanı için prostat bezinin dijital rektal ve transrektal muayeneleri kullanılır. Zorunlu prostat spesifik antijen, biyopsi, manyetik rezonans görüntüleme ve osteosintigrafinin tanımıdır. Tümörün zamanında saptanması, relaps ve metastazın önlenmesi için bir radikal terapiye izin verir. Tedavi yönteminin seçimi, tümörün evresi ve konumuna, hastanın yaşına ve eşlik eden hastalıkların varlığına bağlıdır. Bu amaçlar için hormonal terapi, ameliyat, radyasyon terapisi ve kemoterapi kullanıyorum. Akciğerin orta derecede diferansiye adenokarsinomu Orta derecede farklılaşmış akciğer adenokarsinomu, en yaygın küçük hücreli olmayan kanserlerden biridir. Bu tip tümör, akciğer hasarının yaklaşık% 40'ını oluşturur. Neoplazm, goblet büyük bronşlardan oluşur ve neredeyse asemptomatik olarak ilerler. Hastalığın ilk belirtisi bol balgamdır. Bir X-ışını kullanarak hastalığı teşhis edin. Hastaların% 65'inde neoplazm varlığını gösteren periferik yuvarlak bir gölge ortaya çıkar. Kural olarak, tümör merkezi olarak bulunur, nadir durumlarda, patolojik süreç plevral boşluk ve göğüs duvarı içine filizlenir. Hastanın kan testleri, balgam analizi ve ayrıca akciğer biyopsisi ve bronkoskopi yaptırması gerekiyor. Bu yöntemler, hasarın derecesini ve kanserin evresini belirlemede yardımcı olacaktır. Bulgulara dayanarak, doktor bir tedavi planı yapar. Hastalık erken bir aşamada tespit edilirse, tedavi için radyocerrahi cyberknife veya cerrahi müdahale kullanılır. Operasyon olarak kama rezeksiyonu, pnömonektomi veya lobektomi endikedir. Ameliyat mümkün değilse, malign hücrelerin büyümesini baskılamak için radyasyon terapisi ve kemoterapi kullanılır. Bu hastalıkta, tahmin elverişsizdir, tanıdan 10 yıl sonra hastaların% 10'undan azı hayatta kalır. Kolonun orta derecede diferansiye adenokarsinomu Kolonun orta derecede diferansiye adenokarsinomu çok nadirdir. Bu hastalık, tüm hastalık vakalarının yaklaşık% 6'sını oluşturur. Risk grubu 50-60 yaşlarındaki erkekleri içerir. Bu durumda ülseratif kolit, adenom veya yaygın polipozis, tümör öncesi durumlar olarak kabul edilir. Semptomatik ve klinik tablo bulanık erken dönemlerde. Sadece kapsamlı bir inceleme ile refah ve sakatlıktaki değişiklikleri belirleyebilir. Bu tip onkoloji keskin bir kilo kaybına yol açmaz, aksine hastalar iyileşebilir. Belirtiler Bağırsağın ağır bir şekilde oynaşması. Karındaki sık sık kramp ağrısı. Kabızlık ve ishal değişimi. Tümörün büyümesi ile kolonun lümeninin daralması nedeniyle eşit olmayan şişkinlik. Bağırsak tıkanıklığı ve şiddetli kanama. Bir abse, peritonit veya flegmon şeklinde inflamatuar komplikasyonlar. Tanıda harici muayene ve anamnez toplanması kullanın. Ancak muayene sırasında kanser belirtilerini tanımlamak her zaman mümkün değildir. Sadece tümör çok ince hastalarda büyük boyutlara ulaşırsa, peritoneal duvar boyunca palpe edilebilir. Özellikle önemli olan X-ışını çalışmasıdır. Bu amaçlar için, hasta kontrast baryum solüsyonu ile vücuda enjekte edilir. Bazı durumlarda, mukozal kabartma lümenindeki havanın arka planına karşı incelenir. Hastalara kan ve karsinoembriyonik antijenleri tespit etmek için bir dışkı testi yapılmalıdır. Metastazların varlığını dışlamak için, karaciğerin ultrason tomografisi yapılır. Tedavi, bir kemoterapi kompleksi ve radikal cerrahi çıkarmayı içerir. Ameliyat için çeşitli seçenekler var. Testlere, hastanın durumuna ve tümörün durumuna göre en iyi seçenek seçilir. Relapslar çok nadirdir ve ortaya çıkarlarsa, yanlış gerçekleştirilen bir operasyondan kaynaklanır. Onkoloji, lenfatik yollar boyunca metastazlar verir ve abdominal aort boyunca bir grup düğüme çarpmaktadır. Metastaz yoksa prognoz doğrudan doğruya kanserin evresine bağlıdır, bu durumda prognoz uygundur. Orta derecede farklılaşmış çekal adenokarsinom Orta derecede diferansiye çekal cekal adenokarsinom, bağırsağın en sık görülen tümör lezyonu olarak kabul edilir. Risk grubu 50-60 yaş grubundaki insanları içerir, ancak nadir durumlarda kanser genç yaşta ortaya çıkar. Prokstozmoidit, kronik proktit, villus ve adenomatöz polipler Bir çok prekanseröz lezyon vardır. Bu durumda polipler malign neoplazmaya en yüksek dönüşüm riskine sahiptir. Diyet yeterli miktarda besin içeriği bulunmadığında ve baskın karbonhidrat ve yağ açısından zengin beslenmediğinde, yetersiz beslenmeden dolayı kanser ortaya çıkabilir. Stres, kronik kabızlık, kalıtsal yatkınlık ve zararlı çalışma koşulları, aynı zamanda hastalığa neden olan faktörlere de işaret eder. Bazı durumlarda, birkaç faktörün bir kombinasyonu mümkündür. Belirtiler Sistematik ağrıyan ağrı. Kötü iştah ve keskin kilo kaybı. Artan ateş ve halsizlik. Dışkıda mukus, kan ve irin var. İshal ve kabızlık değişimi. Defekasyon sırasında şişkinlik ve ağrı. Cildin solması. Ana tedavi yöntemi cerrahi girişimdir. Kural olarak, boşluğu açmadan tümörü çıkarmak için izin veren laparoskopi kullanılır. Sağlıklı dokuları korumak için, kimyasal preparatların enjeksiyonuna ve hedefe yönelik radyasyon tedavisine işaret eder. Prognoz doğrudan hastalığın hangi aşamada bulunduğuna ve tedavinin nasıl tedavi edildiğine bağlıdır. Orta derecede adenokarsinomun seyri, ciddi sonuçlara yol açabilen karmaşık bir hastalıktır. Proliferatif malign hücreler bağırsaktaki lümeni kapatabilir ve bağırsak tıkanmasına neden olabilir. Eğer tümör büyük bir boyuta ulaşırsa, bağırsağın duvarından kırılabilir ve kanamaya neden olabilir. Daha sonraki aşamalarda, kanser yakın organları etkiler, fistül oluşturur ve iyileşme ve yaşam için prognozu kötüleştirir. Orta derecede diferansiye pankreatik adenokarsinom Pankreasın orta derecede diferansiye adenokarsinomu organın kanserlerinin% 90'ında görülür. Hastalık 50-60 yaş arası erkekler arasında yaygındır ve yüksek mortalite ile karakterizedir. İyileşme başarısı tamamen erken tanıya bağlıdır. Hastalık diyabetin arka planına, sigara içilmesine, kimyasal karsinojenlerin vücuduna uzun süre maruz kalmasına karşı oluşturulabilir. Kalıtsal yatkınlık, çeşitli genetik mutasyonlar, safra sistemi hastalıkları, kronik pankreatit, kahve ve hayvansal yağ oranı yüksek gıdaların kullanımı hastalığa yakalanma riskini artırır. Belirtiler Epigastrik bölgede ağrılı duyular, arkada ışınlanıyor. Vücut ağırlığında keskin bir azalma. Cilt ve mukoza zarının sarılığı. Mide bulantısı, kusma, ishal. Genel halsizlik ve ateş. Palpasyon üzerine karın boşluğunda neoplazmın tanımı. Tanı için, ultrason, bilgisayarlı tomografi, biyopsi, çeşitli kan testleri, anjiyografi ve endoskopik retrograd kolanjiyopankreatografiyi kullanın. Tedavi için hasta radikal cerrahi müdahale ve aynı zamanda radyasyon ışınlaması ve kemoterapi kompleksi geçirir. Ülserasyonla birlikte orta derecede diferansiye adenokarsinom Ülserasyonla birlikte orta derecede diferansiye adenokarsinom sıklıkla mide, özofagus ve rektumu etkiler. Bu tür patolojiler haklı olarak malign neoplazmın komplikasyonları olarak kabul edilir. Birçok prekanseröz hastalık, görünümlerine katkıda bulunur. Tedavi çok karmaşıktır, çünkü kemoterapi veya radyasyon maruziyetinin birkaç ameliyatı ameliyattan önce gereklidir. Ülser rektumu etkilerse, bir tedavi olarak abdominal rezeksiyon kullanın. Operasyon sfinkter koruyucu olarak kabul edilir, çünkü sadece etkilenen alan çıkarılır ve kalan bağırsak bir donanım anastomozu ile bağlanır. Her durumda, onkolojinin tedavisi uzun ve acıklı bir süreçtir. Prognoz, zamanında tanıya, seçilen tedavi yöntemine ve hastanın yaşına bağlıdır.

orta derecede diferansiye adenokarsinom ne demek